Yazarın okumuş oldugum ilk kitabı bu.
Yalın ve akıcı bir dili var.
İki farklı roman var aslında kitabın içinde, açıkçası romandan ziyade hikâye gibi, kısa ve öz; ama Türkiye'nin (madalyonun) iki yüzünü de anlatan bir eser.
Kitap iki ana karakter oluşuyor.
Birinci kahramanız:Gül Yetiştiren Adam, kitabın adı da bu yaşlı amcamızdan geliyor.Milli mücadeleye katılmış olan bu adam, kendi halinde bir derviştir.Toplumun gittikçe yozlaştığını düşünür.Gül yetiştirme işinin nedeni de bu durumdur.Bu inziva onu 50 yıl hiç çıkmayacağı evinde yalnız başına kor.Milli mücadeleyi boşuna yaptığını düşünür, verdiği vatana şehitleri düşünür ve kendince bu uzun seneler boyunca bir sorgulama ve protesto olduğunu düşünür bu yaptıklarının.50 yıl sonra torunun ısrarı ile sokağa çıkar ve bu çıktığındaki analizleri sizin çok hoşunuza gidecektir.
İkinci ana karakterimizde biraz önceki hikayeden bağımsız olan Sitare dir.Sitare günümüzde moda olan zengin koca alayım bugünümü ve yarınımı kurtarayım kafasında bir kişidir.Kendinden yaşça çok büyük ve hasta bi kocası vardır.Kendi de dahil hiç kimseyi düşünmez.Sürekli evlendiği kişiyi aldatan, hayattan sıkılmış, parayla insanları satın alabileceğine inanan,huzuru olmayan, alkolik,kumar düşkünü,emek vermeden kazanılan parayı kullanamama sorunu,psikolojik sorunları olan ve toplumun kısaca dejenere olmuş bir örneğidir.Ne kadar tanıdık geliyor değil mi bu model? Sitare ler günümüzde çoğaldı malumunuz.
Kısacası
Bir yanda modernizmin ve popülaritenin kıskacında bir arkadaş grubu, diğer yanda her şeye rağmen benliğini kaybetmemiş bir Anadolu insanı.
Keyifli okumalar.