Aile hayatını seven, bu hayatında mutlu olan fakat bu mutluluğu fazla basit bulan ve basit bulduğu mutluluğa alternatif olarak yasak aşk yaşayan, aşığının sevgilisi tarafından bu yasak ilişkiyi kocasına afişe etmekle şantaja uğrayan, ilişkinin ortaya çıkması halinde elindeki basit mutluluğun elinden gideceği korkusuyla aile hayatının aslında o kadar da basit bir mutluluk olmadığını anlayan Irene adlı bir kadının içsel serüvenini ele alıyor bu eserinde Zweig.
Olayların akışını gerçekte ana karakter Irene’nin iç dünyası tarafından yönlendirilerek eserde gerçeküstü bir hikayecilik anlayışı olduğu görülüyor. Yasak ilişkisinin ortaya çıkmasından duyduğu korkuyla Irene; aile hayatını, kocası ile çocuklarına karşı duyduğu sevgiyi, aşığıyla neden böyle bir maceraya giriştiğini, aşığının hayatında nerede yer aldığını, dış dünyaya ve sosyal ortamlara olan merakını irdeliyor. Korku zamanla yerini utanca, pişmanlığa ve ümitsizliğe bırakıyor.
Stefan Zweig genel anlamda favorimdir. Korku da yoğun zamanlarda dahi kısa sürede okunabilecek kısalıkta ancak açık bir kalple okunduğunda insan yüreğinin dehlizlerinde saklı kalan duyguların görülebileceği bir eser. Bu doğrultuda eseri tüm okurlara tavsiye ederim.