Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhavâ; Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
✓ Yas, ihtiyar kadınların yüzlerini gözyaşlarıyla yıkamadan; ölüm, genç gelinlerin saçlarını zamansız ağartmadan, savaş, çocukların oyunlarına koyu bir bulut gibi çökmeden. Seni bekliyordum.
Sayfa 12 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geçilmez!
Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez; Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez. İçeride bir has oda, yeri samur döşeli; Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez. Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada, Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez. Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekûn Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez. Kayalıklı boğazlarda yön arayan bir gemi; Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez. Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhavâ Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez. Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi; İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
İrteği
Altın sırma, gümüş perçem, çelik kalkan, elmas kılıç. İnsanlık, savaş ve kan. Zaman durmuş, kin susmamış kusuyor. Susuz kalmış toprak çamur. Acıyla beslenen ağaçlar; rüzgarda külleri savruluyor. Düşmanla göz göze, dostla gönüller ayrı kalmış. Savaş barış için, şarkılar öldürmek. Gökyüzü açık; karanlık çökmeden yıldızlar düşüyor. Kılıç kesmiyor, soğuk saldırgan ısırıyor. Güneş sönmüş bir çocuğun düşünde. Kalkanlar can çekişerek, ağır bir iniltiyle haykırıyor; atlar huzursuz. Barış yaklaşıyor; bu meydandan sağa kalan olursa. İnsan ne için? Azab dinmemiş, yeni destanlar yeni savaşlar için yazılıyor. Çocuk ne için? Oyuncaklar tahta mızrak; barışı unutmuş masallar. Masumiyet katili zaman akıyor. Savaş ya meydanda ya içimizde, derinlerde. Savaş gelecekte ne için? Gam-ı Umman
Vakit yok karanlık çökmeden bizi bulacaklar, Kanlı gömleğimi cesedimden yırtıp, Babana kurban gibi sunacaklar, Lakin kokladım saçını, öptüm, Rızan vardı benimle ölmeye, Daha yaşın ne ki sensiz yaşayamam diyorsun? Senden çok güneşin doğuşunu gördüm, Seviştim kaç kez günü ağarta ağarta, Darılma koynunda yatamadım diye, Kalbim sana ait gideceğim kara toprağın bağrına, Yaşamak zorundasın bu düzene inat, Vazgeçersen bu aşkın namusu kirlenir, Her gece rüyana gelip seni görmek için bekleyeceğim.
Feyza Hepçilingirler: "...dilin kan gibi bir şey olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki vücudu diri tutan kansa ve vücuttaki herhangi bir hastalık belirtisi, kan tahlili ile anlaşılabiliyorsa, bizim de dilimiz, Türkiye bünyesini ayakta tutan bir çeşit kandır. Ve eğer kan kirlenmiş ise bünyede mutlaka bir hastalık var demektir. Bu kanın bulaştığı her yer, bu hastalığa açıktır."
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.