...Kuşlar ormanın sık yerlerine uçuştular, sanki yok olmaktan zor kurtulmuşlar gibi mutlulukla cıvıldaştılar. Semiz yapraklar sevinçli bir durgunluk içinde fısıldaşmaya başladılar. Ayakta kalan ağaçların tepeleri yerden yatan ölü ağacın üzerinde saygıyla usuldan usulca salındılar.
Reklam
Ölüm
Öldük ;biçildi kefen, Kefen biçilirken, kazıldı mezar. Mezar kazılırken, yıkandı vücut, Yıkandık sarıldı etrafımız, kefenle girdik tabuta. Tabutla taşındık mezara, sonra girdik çukura. Çukura girdik üstte üç dört parça tahta, Başladılar toprak atmaya. Ve en sonda ruhuna fatiha
Kendimi yeniden doğmalara alıştırıyorum
Bağdaş kurup oturuyorum bir uçurumun derinliklerine Elime kalem almadan şiirler yazıyorum Ey, sokaklarında nöbet tuttuğum kentler Ey, yüreğimde gitgide yaklaşan doğum Ad veriyorum artık her nesneye kendimce Bayraksız ülkeler arıyorum şimdi atlaslarda Mayınsız, telörgüsüz sınırlarda at koşturuyorum Dünyalar getiriyorlar bana, birini seç diyorlar - Pazardan üç beş kavun alıp getiricesine Herkesin dünyasından silah sesleri geliyor Bütün dünyaları dolaşsam, mezarlıktan başka bir şey göremeyeceğimi biliyorum. Yazıtlarındaki sözler değişikse de ne çıkar? Ölüm her yerde aynı ölüm ve her yerde benim sırtım yanıyor tabutları omuzlamaktan Oturup ağıtlar yazmak da bir şeye yaramıyor. Bağdaş kurup oturuyorum bir gülün derinliklerine. Kendimi yeniden doğmalara alıştırıyorum.
Sayfa 96 - milattan önceki şiirler
"Üç gün boyunca gece gündüz acılar içinde kıvranmak, sonrada ölüm...Bu her an benimde başıma gelebilir..."
Ne umut verici değil mi Yusuf? Ölüm saati gelince uysalca ölmek. Orada yaratıcının merhametinin sonsuz tecelli edeceğine, sevimli bir hayata kavuşulacağına, buradaki mutsuzluklara sevecenlikle gülümseyeceğimize inanmak.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.