PRAG
Dünyayı hiç böyle hayal etmemiştik biz! İyiydik, yoksul değildik bu kadar değildik hiç
adam çoktu, zaman çoktu, hayal çok daha çoktuk dünyanın az olduğu zamanlar
yeni bir hayal çıkıncaya kadar şehirde yine aynı gözlerle dolup taşardı sinemalar
filme gitmezdik ki biz bir hayal seyrederdik!
Uçaklar üstümüzden uçuyordu, o kadar vapurlar dalgacı, trenler kederli oluyordu, hiç kanatlanmazdık ki biz ulaşmak için
ayrılanlar filmin sonunda nasılsa kavuşuyordu!
Ulaşmak kolay şimdi kavuşmaksa zor dünya yollara düşmüş herkes gidiyor... Nereye? Bir hayal arası bile vermeden
bir filmden diğerine koşturur gibi böyle? Bir şehre gitmezdik ki biz bir hayale giderdik!
Gözlerim dolup taşıyorsa yeniden, ne filmin sonu
acıklı ne de geri dönüyor şehirlerin ruhu, gözlerinde bir şehrin çocukluğunu gördüm ben,
adam gibi bir kadının hayalini paylaşıyordu...
Prag için iki hayal, siyah-beyaz olsun lütfen!
Kendi kendime diyorum ki: Şişli, Kadıköy, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, Ramazan ve Kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl görürler.
İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu
Gene bir sabah rüyalarında kovaladığı maceraları düşünerek ve kanatlarının olmayışına hayıflanarak, dalgın dalgın, sıkıntılı sıkıntılı ortalıkta dolanmaktaydı. Kanatları olsaydı, rüyalarındaki gibi gece gündüz uçar; denizlerin, dağların, köylerin, şehirlerin üzerinden süzülerek kimselere görünmeden, herkesi, her şeyi görmeyi başarabilirdi. Kanatları, hem hercai renkleriyle tavuskuşunun tüylerine benzemeli, hem fırtınalara dayanacak kadar sağlam, hem de bir buluttan başka bir buluta değecek kadar uzun olmalıydı.
Bir şehir kalp ve akıl ile yaşamaya devam edebilirdi ancak. Şehirlerin de aklı, kalbi ve ruhu olurdu, görmek isteyenler için elbette. Taş ü topraktır zahiri yoksa.
Mostarlıların barbarlara karşı direnmesi gibi, modern dönemde bir savaşla yıkılan bir İslam şehrinin, Mostar'ın, yeniden eski görünü müne kazandırılmış olması bir ilktir ve bu da mimari ve kültürel direnişle mümkün olmuştur.
Mostar Köprüsü başka şehirler için de bir umuttur. Şehirlerin ruhu şehirleri terk etmez.