Hint felsefesinin dört altın kuralı; İlk kural : "Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler." İkinci kural : "Yaşanmış olan her ne ise, sadece yasanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yasadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. "Söyle yapsaydım, böyle olacaktı" gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir." Üçüncü kural : "İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır." Dördüncü kural: "Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir.""Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir." Kendine iyi bak. Tüm kalbinle sev. Sonuna kadar hayatın tadını çıkar. Hayatındaki her gün bir hediyedir, kıymetini bil..!
“(...) çok güzel kızlar varmış ve Kant'ı da su gibi okuyorlarmış diye söylentiler çıkarıyorlar, doğru mu acaba? Onları ne yazık ki karşıdan karşıya geçerken ve vapurda bacak bacak üstüne atarken ve piyasa caddelerinde gözlerini ilerde bir noktaya dikmiş yürürken göremiyoruz, nerede saklanıyorlar dersin, bak ben ortadayım, onlarda kim bilir ne
Reklam
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin. Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
418 syf.
5/10 puan verdi
Komiser Nevzat, bu kez yılbaşı gecesi işlenen bir cinayeti araştırıyor. Yani araştırıyor dediysem lafım gelişi. Cadde, sokak, tarihi konak, meyhane, kebapçı gezerken laflıyor işte. Bol bol rakı adabı, pavyon terbiyesi, kabadayı raconları, "ah nerede o eski Beyoğlu ve soğanı ince ince doğrayacaksın tabağa, fasulyeler bir gece önceden
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Beyoğlu'nun En Güzel AbisiAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201939 okunma
Ha Belh’te ölmüşsün, ha Bağdat’ta hepsi bir; Kadeh doldu mu, acı da olsa içilir. Keyfine bak; çok aylar doğmuş batmış sensiz; Sensiz daha çok ayların on dördü gelir.
"Ne beklersen kendinden bekle , günleri geçiriyoruz hep bişeyin umuduyla gelecek sanıyorsun belki de aksakalıyla dede gelip sana değneğiyle dokunacak ve değişecek herşey öylemi. ? Bak günler ay aylar yıl olmuş, şimdi benim dediğin yanımda dediğin bir anda yok olmuşta duvarında cebinde çekmecende bir kitabın arasında yada kimsenin bilmediği o yerde resmiyle sana bakakalmış. Kim bilebildi ki avcundaki kelebeğin kıymetini, sıksan ölecek bıraksan uçacaktı da anlayamadık, anlayamadık neye sahip olduğumuzu ..anca elden gidince di mi ? Peki bir şans daha yok mu illa duvardan kaldırdığımız o tablonun bıraktığı tozlu izi görmek zorunda mıyız .. Çözümü var elbet : Farket eldekinin değerini kaybetmeden sahip çık. Neye sahip olduğunu bil. Örnek mi .. Ailen , sağlığın ,aşkın, işin … :) Sırayı sen yap sen belirle sıralamanı "
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.