Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
168 syf.
7/10 puan verdi
Beyaz Gemi
Roman; Yazarı: Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov(1928-2008); Çevireni:Refik Özdek(1928-1995); Ötüken Neşriyat;164 Sayfa Cengiz Aytmatov'un Cemile adlı novellasını okumuştum daha önce, bir televizyon programında Yazar hakkında uzunca bir belgesel izlemiştim. Belgesel, Aytmatov'un ölümünden sonra çekilmişti. Vefat ettiğinde seksen yaşındaydı
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,5bin okunma
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Uzun bir yolculuktan sonra eve dönmek gibisin. “Eve geri dönmek” gibisin… Kitabın kapağını ilk kez açmak gibisin. İçimden hiç dışarı çıkmamak gibisin. Dümdüz bir yola alabildiğine koşmak gibisin. .. Yaşlanmadan ölmek.. gitmeden varmak.. hiç aramadan bulmak gibisin. İçime doğmuş orada, orada kalmış gibisin. .. Susmak ama hep anlatmak gibisin. Nur, hiç evi olmadı, kendini bir yere ait hissedemedi hiç. 'Eve dönmek' nedir bilemedi... "Karadan ayrılmak için denize çıkmak gerekir; ama denizde olduğumuzun tadına varabilmek için de denizden karaya bakmak esastır. Öldüğümüz için mi hayata bakıp duruyoruz yoksa? Yaşasak ölüme bakardık." "Sahip olduklarımızı da verirsek, geriye bizden ne kalır? " "Tarih, gerçekmiş gibi gösterilen kurmacayi resmeder. Diğer yandan, hikaye, kurmacaymis gibi gösterilen gerçekleri resmetmektedir." Roman ve gerçek bolumleriyle ilerleyen romanda, bir süre sonra her şey buğu'lanıyor, gercek ile kurguyu karıştırmaya başlıyorsunuz. Roman ne anlatıyor derseniz, yazarın anlatımıyla; Filistinli bir kız ile Yahudi bir erkek... Onları ayıran 'ARA' lar... Nihan Kaya yine karakterlerin psikolojik analizlerlerinin yapıldığı, duygu durumlarının okuyucu tarafından ozumsendigi, böylelikle okuyucunun karakterle bütünleşebildigi nefis bir roman yazmış. Kalemi daim olsun
Buğu
BuğuNihan Kaya · İthaki Yayınları · 2017695 okunma
Reklam
Babası, yorgun yolculuklarından döndüğünde, anası bahçeye masa kurar bir Yeni Rakı parasına kıyar, babasına ciğer kızartır, salatalık soyar, beyaz peynir, kavun kordu önüne. Mevsim kış ise, sobanın üstünde pastırma buğu yapardı şerefe. Soba, eski, kalın duvarlı evi çok iyi ısıtırdı, ve babası kafayı tütsülediğinde hep emeklilik düşleri kurar, rahat yüzü görecekleri günleri anlatırdı sevdiklerine. Babasının yazları, zerdali ağacına astıkları ampulün verdiği sahte masal havası içinde anlattığı, emekliye ayrılıp da çocukları da adam olduğunda sahip olacakları «kendi evlerinin», «kendi bahçelerinin» gün doğduktan sonra uyanmaların, yatakta gazete okumaların, her gün meyve, et yemelerin masalı güzeldi gerçekten.
Salih Mirzabeyoğlu ve Bursa...
- " (…) Rüyâ aleminde, zâtı veya yekpârelik dünyasının kim bilir hangi mânâsına veya şahsına misâl suret olarak görünen rahmetli dedem Abdülkadir Güleray… Baba adı Ali, ana adı Adile… Babası ve annesi, Bulgaristan’ın Çırpan yöresinden gelip Bursa’ya yerleşen göçmen… Bursa’daki Çırpan mahallesi, oradan gelenlerin oluşturduğu… Babası, 6 yaşında
Sayfa 315 - 318 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Şimdiki acılar
Tüm insanların benim kardeşlerim olduğunu söylemek ağırıma giderdi. Bu kardeşlik sözcüğünden iğreniyorum, bir göbek bağı insanlara bağlıyor çünkü beni, çıktığım bu karnın içine geri sokuyor. Sözcük anne aracılığıyla bağlıyor bizi birbirimize. Toprağa ait. Çıplak tenle temasa yol açan kardeşlikten nefret ederim fakat ıslah evi cocuklarını düşününce “kardeşlerim” demek istiyorum. Etkisinin beni nur aylası gibi bugüne dek sarması için kolonimi sevmem gerekiyordu. Biliyorum ki- zamanın belirli bir kesiti olmakla birlikte belleğimin en uzak köşelerinden yayılıp bugüne uzanan- bu geçmiş şimdiki zaman, özellikle acılarımızdan yapılmış, bana öyle geliyor, kara bir buğu yayıyor. Acıların benim kutsal aylamdır. Döner dolaşır bu acılara gelirim. Acılarımın ipliksi tozu içinde şimdiyi unuturum sık sık.
Sayfa 107 - Ayrıntı