Ayın altında güzel ve korkunç yüzünü seyrediyordum. Anadolu'da ender görünen çevik bir vücudu var, fakat gövde yine meşe ağaçları gibi sağlam ve kalın. Kafası yuvarlak ve tepesi traşlı. Alnında bir tutam uzun siyah perçem, ince kaşları üstüne dökülüyor. Gözleri kor siyah, burnu müteazım, biraz uzun, birazda bir tarafa çarpılıyor, bu burnun, gazap, istihza ve hassasiyetle dolu bir hususiyeti var. Dudakları kıpkırmızı, içinde dünyanın en beyaz dişleri parlıyor, uzun, siyah, genç Anadolu bıyığının uçları yanakları geçiyor. Laz başlığı sağ tarafta iki boynuz gibi düğümlenmiş, arkasını duvara vermiş gözleri gökte uzanıyor. Yanında çocuğu gibi yatan martinisini deruni bir düşünceyle okşuyor. Düşünüyorum ki Köroğlu, Çamlıbel'den bu akşam kalksa gelse kafası böyle olur, gözleri böyle parlar.
Toprağını taşını müdafaa için dağdan kopan bu evlatlarını Anadolu bizden çok seviyor. Bütün türküsü, bütün masalları onun etrafındadır.