Hayat böyle bir şey, belki yarın sabah uyandığında yine ağır hissedeceksin kendini. Yarın değilse başka bir gün. İnsan hafiflediği günlerin kıymetini bilmeli.
Dönem romanları, tarih romanları okumayı sevmem. Fakat anlatılanlar, yazılanlar, gerçek ve kurgunun birbirini tamamlaması Hikmet Hükümenoğlu’nun kalemiyle bambaşka olmuş. Çok emek verilmiş, ustaca yazılmış. Çok beğendim.
Harika! O işlenmemiş bir elmas. Patlamaya hazır bir bomba. Ölüme uçan eşsiz bir kelebek.
1919-1960 yılları arasındaki Türkiye Harika isimli kadın karakterimizin üzerinden anlatılıyor.
Harika, isminin tam anlamıyla harika bir kız, standartların dışında. Bir çok yeteneğe sahip; Matematik, yabancı diller, sihir, tiyatro, şifrecilik..
Babası Veysel Bey, muhalif gazetelerinde köşe yazıları yazıyor. Annesi Melek hanım yazar olma hayalleriyle yaşıyor ve evinde yemekler düzenlemeye başlıyor. Bu yemeklere dönemin ünlü gazeteci, yazar ve şairleri katılıyor. Halide Edip, Suat Derviş, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Peyami Safa,Yahya Kemal…
Annesiyle yaşadığı psikolojik savaşa, yoğun baskılara, hakaretlere rağmen kendini dinleyen, özgür olmak isteyen biri Harika.
“Büyürken onaylanmamış çocukların bir tarafları hep kendi kendilerini korur ve fakat o alamadıkları değeri bir türlü kendi kendilerine de elde edemezler. Ne yaparlarsa olmaz, nereye girerlerse eğreti dururlar. Ne zekâlarını ne güzelliklerini yeterli bulmazlar. Annenin vermediği değeri bize hiç kimse sağlayamaz. Harika’nın harika bir hayatı olacakken yarım kalan pek çok hikâyesinin arkasında da annesi Melek Hanım vardır.’’
Adeta bir film izledim, İstanbul sokaklarında dolaştım. Harikaydı!
Deniz Gezmiş 'in idama gitmeden önce dinlemek istediği Rodrigo'nun Gitar Konçerto'sunu dinlemek isteği geldi. Sebebini kitabı okuyunca anlarsınız.
Kitabı okurken o kadar çok şey geçti ki aklımdan... Kim icat etti şu savaşı? Bir insan bir insana neden zulmeder? Neden zarar verir? Neden
