Tecrübeli danimarkalı psişik, parapsikoloji uzmanı 1922de 2h tekkede zikirlere katılarak, mutasavvıflarla sohbetleyerek, tasavvufu tecrübe etmeye çalışmış
Kolay okunan, su gibi kayan tasavvufa ilk giriş öğreğinde yazım tarzı, dolu, özet yazmasından, uslübundan uğraştığı, bilgili olduğu belli.Bağlantıları, tanışları yüksek, daha önce doğu
Sen Leyla Erbil ol,
Ben sana Ahmet Arif olurum,
Uzaklarda sana mektup gönderirim,
Cesaret edemediği tüm anıları sana anlatarım;
Bir kere gözlerinr bakıp,
Bir daha cesaret edemediği o gözlerin sana anlatırım...
Leyla Erbil'e mektuplarında okunup geçilemeyecek birkaç cümlesi vardır, daha kitabın açılışında üstelik. O zamanki sevgilisi, sonra eşi olacak Hans Peter'i Leyla ile tanıştırırken, “bu adam benim ölümüm Leyla” der. “Bak bak bu benim ta kendim, kafatasım bu; kendi ölümüm.” Neden ölümüm diye bahsettiğini anlayamıyor Leyla o anda Tezer'in. Tezer, gerçekten de Hans'ın karısı olarak, Hans'ın memleketinde ve onun kollarında ölüyor 1986'da. Ölümüm ne demek Leylâ? Birini, son kez onu seveceğini bilerek sevmek. Hayatı bitebilir Tezer'in, ama yaşarken aşkı değil, o sonsuz
Tuhaf bir erkek; görünüş itibariyle; bilgi, düşünce, duygu ve empati anlamında zayıf görünen biri. Ancak; Tuhaf bir erkeğin, zamanla kendi iç dünyasını sunarak aslında görünüşün yanıltıcı olduğunu yüzümüze vurmuştur ; bilgisiyle, empatisiyle, düşüncesiyle.. Tuhaf bir erkek burdan gelmektedir. “Görünüş, her şey değildir.” Tuhaf bir kadın olduğu gibi bu kitabı da farklı bir üslupla yazmış Leyla Erbil. Roman kategorisinde olsa da daha manzum hikayeye benziyor. Özgürlük sistem eleştirisi iç içe şiirsel dil de işin içine girince okutuyor kendini kitap. Umut dolu kitaplara keyifli okumalar... Alıntı.