Nasıl böyle güzel nasıl böyle dokunaklı yazabiliyorsunuz
Tarık Tufan ve ben nasıl bir hikayenin içinde kendimden bunca şeyi bulabiliyorum. Aynı dönemin insanları olmaktan mı bu yakınlık hissi, yoksa ruhların duygudaşlığımı bir türlü bilemedim doğrusu. Başlangıçta "aşk" kavramını takıntı ile karıştırdığı hissine kapıldığım baş kahramanımız
"...Kin, nefret ve düşmanlığı sevmekten söz etmiyorum ben. Gerçek martıları, onların her birinin içindeki güzellikleri görmeye çalışmalı, bunu onların da görmesine yardımcı olmalısın..."
Peki, ümit ettiklerimin kaçı gerçek oldu? Ve artık hayatımın üzerine akşamın gölgesi düşmeye başlarken o hızlı geçen bahar fırtınasının geride bıraktığı anılardan daha canlı, daha değerli neyim kaldı?