Vakitlerden, dağlardan ve sislerden epey önceydi kente geleli, kabulümdü, bilirdim ki insanlar kalbinin doyduğu yeri ev bellerdi.
Kalplerin konuştuğu bir gize saklıydı o evlerin kapısı.
İyi dilekler dillerden değil, göz bebeklerimden düşerdi.
Buralar sisli ve
Sana veremediğim mektubumu gaybına bırakıyorum.
Gayba ve gelmeyen yarınlara tutunmak olmasa bugünün verdiği yükü yüklenebilir miydik bilmiyorum. Gelecek ekli vakitlere, gayba ve gelmeyen insanlara ve gelmeyeceklere olan öfkemize denk özlemimiz ve meramımızla gittikçe dikişinden ayrılan bir yama gibi hayat yaşıyoruz.
Bu ana ait olmayan her şeye hasretiz.
Ellerim her sabah damarlarıma kadar buz tutuyor. Azıcık konuşmalar gibi her şey. Söylemek istenenler ağzımıza tıkılıyor.
Konusuna bakarak büyük beklentilerle başladığım Cebelavi Sokağı’nın Çocukları kitabı bende bir hayalkırıklığı oldu. Arka kapağında kitabın dinlere ve peygamberlere göndermeler yaptığı, tarihteki bazı dini olayları ve kişileri anlattığı yazıyor. Bu olay ve kişilerin bazılarını anlasam da bazılarını bağdaştıramadım bilgilerimle. Anlayamadığım
Kitap kapağını açtım kısa güzel bir mitoloji tragedyasına daldım. Bir saat sürdü bu
ama
Tanrıların rekabetini doğru sözlülüğünden cezalandırılmış Pranetheus’un konuşmalarını okumak eğlenceliydi .
Prometheus'a verilen ceza, kafkaslarda kırılmaz zincirlerle dağa vurulması olmuş.
Konuşmalarını o zincirdeyken ve zeus’a karşı kızgınlığını savururken okuyoruz.
Zeus'un babasına karşı verdiği savaşta
Zeus'u destekleyen ve onun tahta geçmesini sağlayan Prometheus,
insanlğı yaratmış, onları önemsemiş ve yaşanacak
birçok yetenegi onlara sunmuş.
Zeus bunlara karşı olsa da onu en çok sinirlendiren şey ateşin çalınması olmuş.
“ Bir gün bir rezene sapı içinde
Çaldım götürdüm insanlara ateşin tohumunu “
diyor s.6 da
Konuşmalar eşliğinde ilerliyor hikaye
Zengin dimağlara lezzet katan bu eseri herkese tavsiye ederim tabiki .
Ursula K. Le Guin
Kitapları kadar kişiliği, duruşu ve fikirlerini de sevdiğim kadın. David Naimon ile yaptığı sohbetlerin kitaplaştırılmış hâli. Ursula ile karşılıklı oturmuş sohbet ediyormuş gibi hissettirdi harika bir kitaptı. bitmesin diye yavaş yavaş okudum. Yazma üzerine birkaç kelam etmişler. Duruşunu ve fikrilerini açıkça dile getirdiği konuşmalar olmuş. Karşı sandalyesinde oturup dinlemek güzeldi. Birkaç daha soru sorsa da yanıt verse diye kitabın uzamasini istedim.
Bu kitap Şevket Süreyya Aydemir’in aslında otobiyografisi. “Şunu yaptım, şurada doğdum.”dan ziyade, hikâyesini romanlaştırarak anlatmış. Hani İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” isimli bir kitabı var ya, işte bu başlığa layık bir ömür olarak Şevket Bey’i gösterebiliriz. Emrah Safa Gürkan da o dönemin insanlarını anlatırken nasıl hızlı
" (O tür) gizli konuşmalar ancak şeytandandır. Bu müminleri üzmek içindir.
Oysa o, Allah’ın izni olmadıkça onlara hiçbir zarar veremez.
Müminler ancak ve ancak Allah’a güvenip dayansınlar."
Mücâdele/10