mâdemki bu âlem onun mesut olmasına mâni olmuştur, devam etmesine ne lüzum var? yok olsa daha iyi olur! başka bir beyitte "yokluk gecesi binbir şey doğurduğu hâlde, kendi istek yıldızının feleğin ufuklarından bir türlü doğmadığını" söylüyor.
Sayfa 24
adem kasîdesi, her şeyden önce, hayattan bıkmış, çok muztarip, ümitsiz, bedbin bir insanın ruh hâlini ifâde eder, 34-52. beyitlerde bu ruh hâlinin ortaya konulduğunu görüyoruz. "... ben o bîzâr-ı vücüdum ki", "öyle bîmâr-ı gamın kim..." "dil-harabım ben o hey'ette ki...", "vahşetim öyle ki...", "ye'sim ol mertebe kim..."
Sayfa 23
Reklam
çekme dünyalık için gam dil-i nâbûdîde var iken mâhasal-ı rızk u atâyâ-yı adem herkese bâr-ı belâ kendisinin varlığıdır gam u âlâmdan âzâde berâyâ-yı adem
Sayfa 19
fakat hiçbir metin, muayyen bir usûle ve düşünceye göre okunmadıkça, kendiliğinden bize derin bir fikir vermez.
Sayfa 9
Saatleri Ayarlama Enstitüsü iki uygarlık arasında bocalayan toplumumuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını, saçmalıklarını alaya alan, eleştirel bir romandır. Yapıt, çocukluğu Abdülhamit döneminde geçen Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan Hayri İrdal'ın anılan şeklinde verildiğine göre söz konusu hicvin son elli yıllık Türk toplumuna yöneltilmiş olması gerekir. Prof. Mehmet Kaplan bu kanıda. (Çağrı, Şubat 1962). Ama aldanmıyorsam, Tanpınar İrdal'ın yaşamı içine sıkıştırılan bu elli yıllık zaman diliminde, toplumumuzun çok daha geniş bir tarih süreci içinde geçirdiği bunalımı anlatmaya çalışmaktadır. Dört bölüme ayrılmış roman: "Büyük Ümitler", "Küçük Hakikatler", "Sabaha Doğru" ve "Her Mevsimin Bir Sonu Vardır". Yorumum doğruysa birinci bölüm Tanzimat öncesini ele almaktadır. lkinci bölüm Tanzimat dönemini, üç ve dördüncü bölümler de Cumhuriyet döneminin başlarını ve devamını.
Sayfa 297 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Berna Moran, Mehmet Kaplan, Beşir Ayvazoğlu ve Mustafa Kutlu, SAE'nin Türk toplumuna keskin bir eleştiri getiren bir hiciv olduğu görüşünde birleşirler.
Reklam
Cenaze Töreni: Tercüman, Cumhuriyet ve Yeni Asya gazetelerinin 13 Aralık 1975 tarihli sayılarında "Nihal Atsız Bugün Toprağa Veriliyor" başlıklı haberler vardır. Atsız'ın vefatını herkes duymuş, cenazesinin 13 Aralık'ta kaldırılacağını herkes öğrenmiştir. Atsız, Reşide Sançar'a "Kimseye haber vermeyin. Birkaç kişiyle
Türkeş CKMP'ye Giriyor: Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının CKMP'ye giriş tarihi 31 Mart 1965'tir. Aslında CKMP'ye girme işi, bir yılı aşkın zamandan beri gündemdeydi. Daha 26 Ocak 1964'te Atsız, Türkeş'in kendisini ziyaret ettiğini bir mektubunda yazıyor ve "Türkeş'in CKMP'ye girmesi işi şimdilik geri
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Merhum Prof. Dr. Mehmet Kaplan Hocamızın söylediklerini Demişti ki, "Vagonlar dolusu atılan ve satılanlardan arta kalan, depolarda bekleyen, kültür değeri olan yüz milyondan fazla eser var, ancak bunların yalnızca iki milyon kadarı taranmış, tasnif edilmiş, okunmadan, içerikleri bilinmeden raflara dizilmiş, araştırmacılarını bekliyor." Otuz beş-kırk yıl önce duyduğum gerçeğin bugünkü durumunu öğrenmek için Osmanlı arşivlerinde uzun yıllar yönetici olarak çalışan dostum Seyid Ali Kahraman Beyefendi'yi aradım. Kendisi de şu bilgiyi verdi: 1931 yılında vagonlar dolusu evrak hurda kâğıt fiyatına satılmıştır. Uzun yıllar boyunca ihmal edilen Osmanlı arşivleri 1980'li yıllardan sonra personel sayısı arttırılarak %50 nispetinde tasnif edildi. Araştırmacıların hizmetine sunuldu.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.