İnsan her zaman annesini sever mi?
Babasızlık nasıl bir duygudur? Ya da annesizlik?
Sevdiğiniz halde başkaları için sevmiyormuş gibi davranmak zorunda kaldınız mı hiç?
Geçmiş her zaman geçmişte kalır mı?
Fakirlik utanılacak bir şey midir?
Aşk var mıdır?
Adalet nedir?
Namuslu olmak ne demek?
Yaşadığı yeri değişince insan da değişir mi?
Her
Li-3, değerli Rastafaryan, sen de ben gibi Çerkes, Abhaz mısın? Öylesin galiba Yasinciğim. Öyleyse, öyle evet, bu iletim sana ithaf olsun. Sen anlarsın beni.
Biz kendimizi hiç ifade edemedik galiba. Yok be ne alaka, biz kendimizi çok iyi ifade ettik aslında. Ettik de, insanlar değil atlar anladı.
Geçmişe gittim bugün..
Babamın evine.
Babam evde yoktu,
Annem de yoktu,
Hava çok sıcaktı, öğle vakti,
Biliyordum evde olmadıklarını
Yine de gittim.
Babamın yemeninin biri ters dönmüş.
Annemin eski şalvarı asılıydı giriş kapının yanında.
Her yıl bulgur kaynatılan büyük bakır bulgur kazanları da yuvarlanmış tandır ocağının yanına.
Dışardaki
Ömer Gezen' e ve tüm dostlara teşekkür ederim.Sizler de bu anlamlı harekete katılmak isterseniz #51007323
{Liste Güncellenecektir. Yoruma Siz de Sevdiğiniz İncelemeleri İliştirebilirsiniz.}
*Gülnaz Eliaçık
Çilem Dilber’in Kuyruklu Yalan kitabının ilk öyküsü Suzey’i bitirdiğimde, kötülüğün hâlâ, sebepleri bütünüyle ortaya konulamamış bir muamma olduğunu ama farklı ve tatminkâr birçok yaklaşımın mevcut olduğunu düşündüm. Kitabının ilk öyküsü Suzey’in konusu da kötülüktü zira.
“Kişisel kötülük” hakkında felsefe, sosyoloji (Etik-din bu başlığın altına