Alnına düşen sarı saçlarını usulca yana tararken kocaman gülümsedim.
"Artık bitti Kerem," dediğimde afalladı. "Her şey bitti," dedim hemen ardından.
Göktuğ, Akın ve Damla arkamda nefeslerini tutmuş, ne söyleyeceğimi beklerken Kerem dehşete düşmüş bir ifadeyle yüzüme bakmaya devam etti.
"Bundan sonra hiç ayrılmayacağız. Her olaya birlikte göğüs gerecek, her sorunu birlikte çözeceğiz," dedim net bir tavırla.
Sayfa 693 - Film baskısındaki sayfadır.Kitabı okudu
Günümüz de bilinen ismi Akçaşehir Eskilerin tabiriyle Adışar veya Ağcaşar, koyunu, kuzusu, arpası, buğdayı, elması, beyaz kirazı ve kayısısıyla meşhur köyümüz...
Çocukluğumun ilk dünyası, ilk gökyüzü, ilk adım attığım toprağı, ilk düştüğüm kuyusu, ilk hayvanlarla tanıştığım kümesi ve ahırı, ilk defa katıldığım düğünler, cenazeler. Sarı sıcak
Farklı karakterleri dinleme işi beni kandırmayı her seferinde başarıyor. Çok güzel bir biçim bence.
Kitabı okurken bir film izliyormuşum gibi hissettim. Film kültürüm hiç olmadığından güzel güzel anlatamayacağım ama her şeyiyle zihnimde canlandı. Görüntünün hafif sarı soluk oluşu bile... 71. sayfada bahsi geçen şarkıyı o an açtım. Kitabın kalanını, enstrümantal olan bu parça ile okudum. Kafamda canlanan filme de o kadar yakıştı ki anlatamam.
Bir de işin ilginci, rastgele seçtiğim kitaplar art arda aynı temaya sahip oluyor ne zamandır. Geçenlerde bir üçlemem vardı, konusu mühim değil. Şimdiki son üç kitabım da net bir şekilde gruplanabilir.
Şairin VedasıForrest Gander · Yapı Kredı Yayınları · 201966 okunma
"Sana Kervankıran derler
Bana dertli Kerem derler
Yare ikrar veren derler
Niye doğdun sarı yıldız, mavi yıldız Evler yıkan, beller büken
Kanım döken, Kervankıran”
**
Dün ve bugün... İyi ve kötü...
Aşk ve inanç...
**
Akşam Yıldızı, okurlarını bugünden alıp asırlar öncesinin Göbeklitepe’sine götürüyor. İyi ile kötünün mücadelesinde
bir aşk yolculuğu bu... Sevginin inanca, inancın tutkuya, tutkunun hayata adım adım karıştığı noktadan Göbeklitepe hakkında bilinen her şeye yeni bir bakış, bir ters yüz ediş...
On iki bin yıl önce yaşayan kadim insandan günümüzün modern insanına evrilen anlam arayışı...
Duymak istediğimiz belki de ilk insanın var oluş hikayesi... İskender Pala’nın yetkin kalemi ve ustaca kurguya dönüşen hayal gücü, Göbeklitepe üzerine herkesi yeniden düşündürecek;
Akşam Yıldızı kendi gerçekliği ile ezber bozacak.
-Gece ile Gündüzün Münazarası-
Gece ve gündüzün birbirlerine üstün gelmek için
Münazara sırasında gösterdikleri delilleri dinle.
Bu, gönülden gam ve kederin şiddetini uzaklaştıran bir
sergüzeşttir.
Onlar üstünlüklerini ispatlamak için mücadeleye giriştiler.
Bu övme ve kınama konusunda şöyle sözler geçti:
Gece: Tanrı gündüzü geceden yarattığı
"Uzaklardan sesin aldım;
Çevreni derede buldum;
Nereye gittiğin bildim,
Hasanım arkandan geldim.
Sarı kâhküllü, dal boylum;
Saz benizli, ayva tüylüm;
Tatlı sözlü,melek huylum,
Hasanım ardından geldim.
Köyden,obadan koğulan,
Duru sularda boğulan,
Toz köpük olup dağılan
Hasanım ardından geldim.
Sarp dağlara getirdiğim,
Kavuşmadan yitirdiğim,
Ak kefensiz yatırdığım
Hasanım ardından geldim.
Emine'yi yaslı eden,
Kerem olup Aslı eden,
Dağı taşı sesli eden
Hasanım ardından geldim."
Eğer bir insanda azıcık insanlık varsa yalan söylemez. Dedikodu yapmaz. Dedikoduyla bir insanı vurmak, küçültmek insanlıktan çıkmış, bozulmuş, çürümüş, elinden hiçbir şey gelmeyen, elinden hiçbir şey gelmediğini kabul edecek kadar düşkünlemiş bir insanın karıdır. Bu duruma gelmiş bir insanı karşına almak onun durumuna düşmek olur. Dayan Kerem Usta,dayan iki gözüm, dayan kardaşım. Yüreğini dört okka eyle. İnsanın her şeysiyle, tüm alçaklığıyla başa çıkarsın, kendi kendini aşağılamış, kendini kandıran insanın aşağılaşmasıyla başa çıkamazsın. Dedikodu yapan insan dedikodu yaptığını bilir, onun
aşağılık bir iş olduğunu da bilir... Kendi gözünde kendini aşağılar. Bu insanı kendisi kadar kimse aşağılayamaz. Onun için dayan aslanım, dayan Kerem Ustam, dayan elleri güzelim... Yel kayadan ne alır... Ne kadarcık ömrümüz var, aşağılanmış insanların alçak hüneriyle, dedikodusuyla vakit geçirecek... Her bir şey onarılır, aşağılanmış, kendi gözünde kendini aşağılamış, dedikodu namussuzluğuna başvurmuş insanın çürümüşlüğü,kokuşmuşluğu onarılmaz. Dayan Kerem Ustam..."
Ben bu ağıdı, 1970 yılı Mayıs ayının on birinde, pazartesi günü, kayıplara karışmış en iyi dostum, en saygı duyduğum insan Kerem Usta üstüne, onun yanmış evinin külleri yanına oturaraktan akasya kokuları içinde yüreğim yanarak söyledim.