Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öyle bir geldin ki can kalesinden Nefesi kesildi senin sesinden Mahrem bir rüyada koşan atların Öyle bir vardın ki topraklarıma Dalları tutuştu ısırganların Hasreti büyüdü sırlı anların Öyle bir durdun ki son kapısında Yıkılan evlerin, çöken hanların Bir saray gölgesi düştü ömrüme
_Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğumu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Mükemmel bir insanın zihni ayna gibidir. Hiçbir şeyi kavramaz ve hiçbir şeyi ummaz. Böylece mükemmel insan hayatın içinde hiçbir çaba harcamadan hareket eder. ****** _Kalpteki incelik sevgi yaratır; sözlerdeki incelik güven
Reklam
Bütün Alıntılar
VAN GOGH TABLOSUNUN ALTINDAN OTOPORTRESİ ÇIKTI İskoçya Ulusal Galerisi’ndeki konservatörler, Van Gogh’un “Köylü Kadın Başı” tablosunun x-ray filmini çektiklerinde büyük bir sürprizle karşılaştı. 1885’te tamamlanmış olan tablonun öbür yüzünde Hollandalı ressamın daha önce hiç bilinmeyen bir otoportresi yer alıyordu. Otoportrenin birkaç katman
CENGİN HAN’IN TORUNUNUN YAZLIK SARAYI VAN’DA ORTAYA ÇIKTI Arkeologlar, Cengiz Han’ın torunu Hülagü Han’a ait olabileceği düşünülen yazlık sarayın kalıntılarını keşfettiler. Van’ın Çaldıran bölgesinde devam eden kazının hangi yapıya ait olduğu henüz kesinlik kazanmasa da kalıntılar arasında sırlı seramik, toprak kap, porselen, tuğla ve kiremitlerin olmasının ihtimalleri yükselttiği belirtiliyor. 1217-1265 yılları arasında yaşamış olan Hülagü Han’ın İlhanlıların hükümdarı olduğu dönemde Çaldıran’da bir saray inşa ettirdiği tarihsel kaynaklarda geçiyor. Kalıntılar arasındaki kiremitlerde bulunan ve Moğol imparatorlarının güç sembolü olan svastika ya da tamga olarak da bilinen ‘s’ harfine benzeyen semboller Hülagü Han’a işaret ediyor.
Adresine Ulaşamayan O Şiir
Öyle bir geldin ki, dindi fırtına Zamanıydı bir kuyuya bakmanın Sen benim kervanım, yolum, sabahım Zamanıydı bu kâbusu yıkmanın Unutmayı bekleyerek geceyi Kim derdi ki beni o mezarlıktan Çekip alacaksın; sonra ırmaklar Taşır yüreğime kardelenleri Neredeydin kalubeladan beri Öyle bir güldün ki, sustu karanlık Ufuklarda kalbin gözleri vardı
Sayfa 44 - 45. JİTKitabı okudu
öyle bir vurdu ki sahile ruhum yolların, kuşların ve kanatların şarkısı duyuldu dağda,bayırda bir akşam yıkarak değirmenleri öyle bir geldin ki can kalesinden nefesi kesildi senin sesinden mahrem bir rüyada koşan atların öyle bir vardın ki topraklarıma dalları tutuştu ısırganların hasreti büyüdü sırlı anların öyle bir durdun ki son kapısında yıkılan evlerin, çöken hanların bir saray gölgesi düştü ömrüme beyazdan kırmızı güller devşirip tarihin derdiyle uyandı hilal bir sultan yürüdü seher vaktinde unuttum nerdeydim; nedendir bu hâl
Reklam
Çinili Köşk, Osmanlı klasik mimari geleneğinden farklı olarak Selçuklu ve Orta Asya üslubuyla dikkat çeker. Köşkün, Fatih Sultan Mehmed'in emriyle 1465-1466'da İstanbul'a yerleştirilen Konya ve Larendeli ustaların eseri olduğu tahmin edilir. Haliç'e nazır bir sırtta inşa edilen köşk, Osmanlı mimarisinin İran-Anadolu Selçuklu üslubu tesirindeki yegâne misalidir. Planı, mimarisi ve süslemeleriyle İstanbul'da tektir. Sırça Köşk ve Sırça Saray adlarıyla da anılan müstesna eser, bu yakıştırmaları çini veya sırça denilen mavi sırlı tuğlalardan alır. Sırçalarıyla olduğu kadar dekorasyonu, planı, konumu ve fonksiyonuyla da çok yönlü hususiyetleri haizdir.