“Geri gel! Geri gel!” diye bağırdılar. “Seni Mordor’a götüreceğiz! “
“Geri gidin!” diye fısıldadı Frodo.
“Yüzük! Yüzük!” diye bağırdılar zehirli sesleriyle; liderleri derhal atım suya sürdü, diğerlerinden ikisi de hemen peşinden nehre girdiler.
“Elbereth ve Güzel Luthien adına,” dedi Frodo son bir gayretle kılıcım kaldırarak, “ne beni ne de
“Size Tinuviel’in öyküsünü anlatacağım,” dedi Yolgezer, “kısaca, çünkü bu sonu bilinmeyen uzun bir öyküdür ve artık Elrond’dan başka bu öyküyü eskiden anlatıldığı gibi, doğru dürüst hatırlayan kimse kalmadı. Bütün Orta Dünya öyküleri gibi güzel ama acık bir öyküdür, yine de içinizi açabilir.” Bir süre sessiz kaldı; sonra konuşmaya değil, yavaş
İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu.
Ve başlar bize maval okumaya.
Ninniler uydurup uyutur bizi
dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun,
zifiri karanlık hayatından.
Gösterir bize evvel zamanı,
tek doğru, en güzel örnek, der.
Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden.
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık
-
-
"Bir nefes çekersen sigarandan her şey düzelecek. Hissedemediğin o bir dalı... öylesi sıkıca tutarsan iki parmağın arasında... titreyen eline aldırmadan... her şey düzelecek."
-
-
Kül olup dağılır belki etrafındaki herkes. Aldığın her solukta, dağılıp dağılıp toplanır belki her biri. Ama her biri... nasıl da bilmiyor. Nasıl
İncinmiş ve mağdur olanlar der ki: “Güzellik şefkatli ve naziktir. Kendi ihtişamından yarı mahcup genç bir anne gibi dolaşır aramızda.”
Tutkulu olanlar der ki: “Hayır, güzellik kudretli ve dehşetli bir şeydir. Fırtına gibi ayağımızın altındaki toprağı ve başımızın üstündeki göğü sarsar.”
Yorgun ve bıkkın olanlar der ki: “Güzellik tatlı fısıltılardan oluşur. Ruhumuzda konuşur. Sesi sessizliklerimize teslim olur, gölge korkusuyla titreyen zayıf bir ışık gibi.”
Ama yerinde duramayanlar der ki: “Dağların arasında bağırdığını duyduk, bağırtılarıyla birlikte nal sesleri, kanat sesleri ve aslanların kükremeleri duyuldu.”
Geceleyin kentin muhafızları der ki: “Güzellik şafakla birlikte yükselecek doğudan.”
Öğle vakti çalışanlar ve yolcular der ki: “Onu günbatımının pencerelerinden dünyaya eğilmiş gördük.” Kış vakti karda mahsur kalanlar der ki: “Baharla birlikte gelecek tepelerden aşarak.”
Yaz sıcağında ekin biçenler der ki: “Onu güz yapraklarıyla dans ederken gördük, saçında da kar birikmişti rüzgârdan.”
Güzelliğe dair bütün bunları söylediniz, ama aslında ondan değil, giderilmemiş ihtiyaçlardan söz etmekteydiniz; hem güzellik bir ihtiyaç değil, coşkunluktur. Ne susamış bir ağızdır ne de uzatılmış boş bir avuç. Tutuşmuş bir yürek, büyülenmiş bir ruhtur.
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Bir şair, bize Güzellikten Söz Et, dedi. O da yanıtladı: Nerede arayıp, nasıl bulacaksınız güzelliği; güzellik bizzat yolunuz ve rehberiniz değilse? Ve güzellikten nasıl söz edeceksiniz, sözlerinizi dokuyan o değilse?
İncinmiş ve mağdur olanlar der k: "Güzellik şefkatli ve naziktir. Kendi ihtişamından yarı mahcup genç bir anne gibi dolaşır
Eşimin uyuyan haline bakmaya devam ettim. Titreyen ışık teninde gölge oyunları yaratıyordu. Belki sadece hayal görüyordum, bilmiyorum, ama sanki karanlık bile onun için yas tutuyordu.
(Song of Beren and Lúthien)
Yapraklar uzunken, çimenler yeşil
Baldıran otları uzun ve latif
Bir ışık döküldü semadan çil çil;
Tinúviel ormanda dans ederken...
Yapraklar kadar sık ve öyle kesif
Damlıyordu yıldızlar çisil çisil
“ Sesin damıtıldığı tül perdeden
Tek bir iz durur gözleri seğiren
Gövdesi nahif, elleri titreyen
Kimsesiz kalmış belleğinde çehren ”
Şuheda Akış yazdı.
Şiirin tamamı Helezon Dergisi’nde…🌿
helezondergisi.com/yalniz-golge-su...