Ben bir gölgeyim, hatta gölge bile değilim... Yine de kendime baktığımda, bilincimin karanlık derinliklerine girdiğimde, bazen yas gecemde, çaresizliğimin karanlığında, yeni bir duygunun belirsiz ve titreyen şafağını görüyorum.
Yorgun ve bıkkın olanlar der ki: “Güzellik tatlı fısıltılardan oluşur. Ruhumuzda konuşur. Sesi sessizliklerimize teslim olur, gölge korkusuyla titreyen zayıf bir ışık gibi.”
Bu arada, Raoul yolun bir gölge tarafından kapatıldığını görmüştü.
"Bu kadar aceleyle nereye gidiyorsunuz, Mösyö de Chagny?" diye sormuştu gölge.
Sabrı taşmış olan Raoul başını kaldırmış ve az önce gördüğü astragan kalpağı tanıyıp durmuştu.
"Yine mi siz!" diye bağırdı titreyen bir sesle. "Erik'in sırlarını biliyorsunuz ve benim bunlardan bahsetmemi istemiyorsunuz. Peki, kimsiniz siz?"
"Bunu iyi biliyorsunuz! Ben Acem'iml" dedi gölge.
Soğuk bir rüzgar, sokakları dolaşırken, çırpınmaktan yaprakları sararmış olan ağacı sallayarak kendine gelmesi için çabalıyordu sanki. Dışarıda hakim olan gri ışık, camlardan süzülerek odanın içinde bir melankoli yaratıyordu. O, kırık dökük duvarların arasında, yaşamın anlamsızlığına dair bir iç çekişle, eski anılarına gömülmüş bir halde bulmuştu
Yorgun ve bıkkın olan der ki: " Güzellik tatlı fısıltılardan oluşur. Ruhumuzda konuşur. Sesi sessizliklerimize teslim olur, gölge korkusuyla titreyen zayıf bir ışık gibi."