Batı’nın gösterdiği yeni gücü, daha çok harpte mağlubiyetlerle anlayan Osmanlılar Batı’nın üstünlüğünü aramaya koyulurlar. Bunu da uzun zaman Batılıların bir nevi “tılsım” a sahip olmalarına bağlarlar. Bu “tılsım” Batı medeniyetinin “üst yapısı” ve Frenkçe yaşamdır. Böylece “sebep” yerine “netice” üzerinde durulmuş oluyor.
Toplumlann eğitim, teknoloji, siyaset, hukuk, iktisat, sanat veya dine ilişkin sorunlarını çözdükleri kendilerine özgü yola, o toplumun kültürü denir.
Gerçekten, eğer seçkinler ve kitle veya “büyük gelenek” ile “küçük gelenek” arasında yakın bir ikiliği andırır bir şey varsa, onu hiçbir sosyal yapı, Osmanlı imparatorluğundan daha iyi yansıtamaz. Süslü dil ve değerleriyle “yönetici sınıf”, diğer tarafta taşranın halka mahsus kültürü ve beraberinde gelen duygulu ve canlı bir dile sahibiz. Gerçekten, modern Türkiye’nin geçirdiği dönüşüm, kabaca “küçük gelenek” i oluşturan ögelerin, daha fazla oranda “büyük gelenek” e nüfuz etmesi şeklinde tanımlanabilir.
Osmanlı İmparatorluğunda iki farklı kültürel dünya birbiriyle fazla ilişkisi olmadan yanyana yaşıyordu. Bunlardan biri, kısmen sözlü olarak nakledilmiş edebi geleneklerin dünyası, folk-kültür dünyası, hikayeler, epikler ve yaygınca okunan şiirdi. İkincisi, “yüksek” kültür dünyası, ilkinden hemen hemen Çin Seddi’yle ayrılmıştı. Divan edebiyatı diye adlandırılan bu ikincisinin kalitesi yükseltilmiş atmosferinde, iletişim araçları, ulemanın nispeten ufak bir grubu, merkezi idarenin “bölümlerinin” yüksek kademeli memurları (Hacegan) ve birkaç tane de hiçbir yere bağlı olmayan “hommes de lettres” tarafından kontrol edildi.
Son olarak, Yeni Osmanlılar Ali ve Fuad Paşaların Avrupa’yı kültür konularında taklit etmelerine karşı çıkıyorlardı. Onlara göre Tanzimat, bir kültür taklitçiliği olduğu için, kültür planında kısır kalmış, Müslüman topluluğunu temelimden sarsmıştı.
Üç Köşeli Dünya ’yı kumuş ancak beğenmemiştim. Gönül ise kendini okura sevdiren bir kitap. Japon edebiyatının en çok okunan iki kitabından biri olmasına şaşırmamak lazım. Bu denli okunmayı hak ediyor kanımca.
Natsume Soseki bir Meiji Restorayonu dönemi yazarı. Bu önemli bir detay. Zira en önemli yazarlar