Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir aynadan diğer aynaya, bir görüntüden diğerine sürüklendim. Kendimi kaybetmiştim. Ben kimdim? Hangi aynadaki görüntüm gerçekti?
"Mutlu olmak istedikçe mutsuz oldu, değil mi? Biliyormusun beyaz, ben lügatımdan 'mutlu olmak istiyorum' cümlesini çıkarmaya çalışıyorum. Hayatda en mutsuz insanlar, mutlu olmak için çılgınca uğraşanlardır
Reklam
Acıları pazarlamak Aslında İnsanın kendisini pazarlamasından başka bir şey değildir
Hayatını şikayet etme üzerine kurup sürekli bir mağduriyetten dem vurmak narsistleşmiş benliğin kurnazca bir oyunudur
Müracaat edilecek tüm sebeplerin sustuğu, tüm dünyevi güç ve kuvvetin hiçbir işe yaramayacağı mutlak acizlik noktasında olduğunun bilincindeydi artık.
Reklam
Ruh hâlim tam da Fuzuli'nin şu beytindeki gibi: "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil."
Sayfa 315Kitabı okudu
Kimse direkt olarak kendisine acıdığını söylemez. Kendisine acımanın en bildik yolu, şikayet etmektir. Sağlıklarından, yaşama koşullarından, hastalıklarından ve insan ilişkilerinden sürekli şikayet eden, her şeyi tenkit eden, memnuniyetsiz ve husursuz insanlar genelde kendine acıyan insanlardır. Kendilerini hayatın içinde bir kurban, hep kötü şeyler yaşamış bir zavallı olarak görürler.
Bu hal hemen tüm kibirli, egoist insanlar için geçerlidir. Yani bir nevi evrensel bir kaidedir. Başkalarına değer vermeyenler başta kendilerine değer vermezler. Hayattan, insanlardan nefret edenler kendi varlıklarından da nefret ederler. Gözlük camları kirli olan sadece çevresini değil kendini de kirli görür.
Sayfa 270Kitabı okudu
Reklam
Ölümlülük bir kusurdu ve kusursuz olan Rab, ölmeyen tek varlıktı.
Sayfa 291 - Kapı yayınlarıKitabı okudu
Bilinmesi gerekir ki, en kolay şeymiş gibi görünen şey, aslında en zor şeydir: Kendini bilmek.
Sayfa 93 - Edgar Morin
Yıllardır yalanlarla yaşamıştım. Sevdiğimi söylerken, sevdiğimi ve sevgimi kullanmıştım. Beni sevdiğini söyleyenler, beni ve sevgilerini kullanmışlardı aslında. Birbirimize neler söylememiş, neler yazmamıştık ki... İnanmadığımız şeyleri ekleyerek. Hissetmediğimiz şeyleri ekleyerek. Bir hissediyorsak on yazıyorduk. Onu etkilemeye çalışıyorduk. Ve böylelikle onun tarafından etkilenilmek istiyorduk. Onu kendimize bağlamaya uğraşıyorduk. Bize tapınmasını bekliyorduk; biz olmadan yapamasın diyerek. Sevgiyi kullanıyordum. Hayran olunmak için, "Sana hayranım," diyordum. Yalan! Aslında, "Bana hayran ol ne olur!" demeye geliyordu sözlerim.
Paul Haggis'in Çarpışma(Crash)filminin başlangıç sahnesindeki sözleri hatırlayalım:"Gerçek bir şehirde yürürken insanlar sana çarpar durur.Los Angeles'ta kimse sana dokunmaz.Hep bir metal ya da cam ardındayız.O dokunuşları öyle özlüyoruz ki,bir şeyler hissetmek için birbirimize çarpıyoruz."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.