Dinler Tarihi Meğer Çok Oynakmış
Satır aralarına en değerli ilmi sır bilgileri yazmak bu yazın ustasının en değerli hüneridir.
Tarihi olan kültürü olan ve sır taşıyıcıları tarafından değiştirilmesine asla izin verilmeyen bir tek Türkler var. Zaman zaman devleti yöneten gafletler yüzünden yaşanır gerilemeler.
Dijital peygamberler dinler
Mücahit, meydanlarda elinde dokuz kılıç parçalayan yiğit ise, kadın onun arkasında duran güçtür. Mücahit, sabahlara kadar seccadesinde, akşama kadar da rahlesinde duran âlim ise onun mürekkebi ve heyecanı olan gizli güç kadındır.
Dilerim ki hakikatli nefeslerimiz, diri kalplerimiz olsun. Hayretimiz daim, hissettiğimiz hikmetli olsun. Gönlümüz ince, yolumuz zarif olsun. Ve aşk olsun! Olsun ki insan 'ol' alım. İnşaallah.
Esasen Türkiye'deki İslamcı gelenek içinde yer alan sufi-selefi uçların başı Said Nursi ile hiçbir zaman pek hoş olmadı. Said Nursi bu iki çizginin ürettiği sapmaları tespit ve teşrih ederken bunları güçlü bir şekilde de eleştirdi. Dinin siyasal bir meta haline getirilmesine itiraz ettiği için siyasal İslamcı gelenek de Said Nursi'yi en hafifinden yokluğa terk etti. Kemalist ve milliyetçi gelenekler için de Said Nursi sempati uyandırmadı. Kürt milliyetçileri, Kürt aidiyetine sahip olmasına rağmen Kürt milliyetçisi olmamasını bir "deformasyon" olarak görürken Türk milliyetçileri onun Türklerin İslam'la ilişkisi üzerinden sergilediği istihsanı milliyetçiliğe tahvil etmeye çalıştı ve Türk milliyetçisi hayali bir Said Nursi üretti.
Said Nursi'nin takipçileri de esasen hayali bir Said Nursi ürettiler. Kendi meşrep renkleriyle Said Nursi'yi boyadılar. Ferdi ve kolek- tif düzeydeki seçilmişlik algısı cehaleti özendirdiği için Said Nursi'yi bir alim ve düşünür olarak anlama çabaları embriyonik düzeyde kaldı. Bu tür bir çaba gösterir gibi olduklarında da bu alanı mutlaklaş- tırıp tekilleştirdiler; çoğulluğa ve farklılığa kapattılar.
Cenab-ı Allah'ın sıfatlarında ve esmalarında neden mertebe olmaz? Çünkü onlar sonsuzdur. Sonsuz olan şeylerde zıtlık olamaz. Zıtlığı birbirinde barındıramayacağından da mertebe olamaz. Hayır da bir hakikattir. Burada mertebeler de şerrin müdahalesi ile ortaya çıkar. Yani bizim bir insanın çok hayırlı bir insan, bir işin çok hayırlı bir iş olduğuna kanaat edebilmemiz için bir o kadar şer olması gerekir. Çünkü şer olmasaydı hayrın mertebeleri ortaya çıkmazdı. Zaten çok hayırlı derken bile hayrın mertebesini belirtmiş oluruz. Azlık ve çokluk, o konuda mertebe olduğunun göstergesidir. Allah'ın bu mertebelerden münezzeh olduğunu bir örnekle özetleyecek olursak, Allah'ın ilminden bahsederken çok ilimli demeyiz, Âlim-i Mutlak (sonsuz ilim sahibi Allah) diye tarif ederiz.