"Kesinlikle Oku" listelerinizde yeri olması gereken bir eser. Dilinin sadeliği ve olayların art arda sıralanışı ile sıkılmadan, çokça duygulanarak, bazen tahmin ederek bazen de şaşırarak ilerleyeceğiniz ama kesinlikle çok kısa sürede bitireceğiniz Çin edebiyatından bir eser. Kitaptaki karakterlerin yaşadıkları kimi zaman "Bu kadar da olmamalı" dedirtti bana; fakat yazar sanki tümüyle herkesi, herkesin başına gelebilecek her şeyi yani yaşamı kucaklamış ve okuyucuya hissettirmek istemiş. Çaresizlik, açlık, hastalık, savaş var bu eserde ve evet "Yaşam" ın içinde. Kat kat felaketler, yaşamayı hayal etmek istemeyeceğimiz acılar var; ama hepsinin ortasında sarıldığımız, bizi teselli eden yarınları getiren bize "umut"da var. Fugui'nin de dediği gibi: "Umudumuzu yitirirsek nasıl yaşardık?"
Ayrıca eser, Çin tarihinin önemli yıllarını da gözlemlemlemenizi sağlıyor. Savaşı yaşamak, seyirci olmak dökülen kanlara...
O kadar acı ki herkesin ömrüne değmiş kara leke sanki ve bu leke üzerimizden çıkartmaya çalıştıkça çocuklarımıza bulaşıyor gibi. Onlar yaşamasın, onlar şahit olmasın dedikçe... Hala bitmedi, bitmiyor. Bir kez daha anladım yorumlarken. Yazar, bir parçayı bile eksik bırakmak istememiş eserinde. Yaşamı tümüyle sunmuş. Ahhh keşke... Ama ne demişti Fugui: “Kendi kendime dedim ki: "Yaşamaya devam etmek zorundasın."
Ve
"Bir felaketten kurtulunca ardından güzel günler gelir."
Demem o ki okuyun. Muhakkak.
"Gülüp eğlenmeliydim,
Su gibi akmalıydım şu yaşımda,
Oysa ağır ağır düşünüyorum geleceği...
Kaç gecem daha böyle uykusuz geçecek?
Beni felaketler değil düşünmek mahvedecek."
Hani hep diyoruz ya
Umut diye haykırıyoruz
Ne güzel bir kelime değil mi
Sadece dört harfe sığdırıyoruz
Daha doğrusu o dört harfte buluyoruz
Yarınımızı, aydınlık günlerimizi
Yakacağımız devasa ateşin etrafında
Oluşturduğumuz zafer çemberinde
Zılgıtlarımızla, halaylarımızla
Anlatmaya çalışıyoruz
Halay başının hareketleriyle haykırıyoruz
Bakın işte biz kazandık
Bu halay, o dört harften oluşan
Dünyanın en güzel kelimesinin eseridir
Ve o kelimenin sıcaklığında
Bazen serinliğinde devam ediyoruz
Bakıyoruz, gelecek olan daha güzel yarınlara
M.Ç
Bugünü yaşıyoruz.
Her saatini kıymetini bilmeden pervasızca taşıyor yarınlara, ardımıza habersizce hasret bırakıyoruz.
Özleyeceğiz.
Ne olursa olursun fark etmeksizin geçmişi gözleyeceğiz. Belki kazandıklarımız daha fazla olacak. Yeni insanlar, yeni yerler, yeni hayatlar göreceğiz ama kaybettiklerimiz hiçbir zaman geri gelmeyecek. Şuan yaşadığımız günün, yarın adı özlem olarak anılacak. Yıllar sonra ne kadar iyi veya kötü bir hayatımız olsa da elimizdeki fotoğraflara, aklımızdaki hatıralara ve gönlümüzdeki insanlara bakıp derin bir çaresizlik çekeceğiz. Tüm dünya tek parmağımızın ucunda olsa da o günlere geri dönemeyeceğiz. Buna rağmen bugünün kıymetini bilemiyoruz. Hayattaki en değerli şeyin zaman olduğunu unutuyoruz.
Yıllar pazarlık kabul etmiyor.
Her gün eksile eksile, eskiyoruz. Hangimizin dilinden düşmedi ki nerede o eski günler cümlesi. Hangimiz duymadık büyüklerimizden, geçmişi vefa çiçeklerini. Hangimiz özlemedik, hangimiz sevmedik, güzel atlara binip giden o saatleri...
Sanırım kitabı duymayan yoktur, belki pek çoğunuz çoktan okudunuz bile.. bense geç kalanlardanım.. sayfa sayısı az , etkisi çok olan kitaplardan..
#konusu
Iki farklı karakter olan iki yakın arkadaş. George ve Lennie. Mevsimlik işçi olarak çiftliklerde çalışıyorlar. George zeki ama Lennie aklî dengesi bozuk denebilecek bir adam. Ortak bir