Çocukluğumuzda bizi masallarla uyuttular,
sonra gün geldi bize bizatihi masalın saçma-sapan bir şey olduğu, başta çocuklar olmak üzere kimselerin masallarla unutulmaması gerektiğini üzerine vurgu yapılmaya başlandı, bir şarkıcı böyle bir şarkı okudu epeyce meşhur oldu, masallara düşman oldular, folklör ölmüştü, şifalı bitkiler kocakarı ilacı diye alay konusu edildi. Sözün özü Eski dünya Eski günler pılını pırtını toplayıp hayatımızdan çekip gitti, geriye dönüp bakmak günahtı sanki, sanki biri gayriihtiyari geriye dönüp baksa taş kesilecek donacaktı. Bu da oldu ismetin dediği gibi "kayıtlara geçti" neredeyse geriye dönük Bakanlara gerici, sürekli ileriye Bakanlara ilerici diyeceğim ya çok safdil bir Niteleme olacak, bu siyasi söyleme yuvarlanan ifadeleri burada bırakalım.
Masallara dönelim, kocakarı ilaçlarına, leyleklere, kırlangıç fırtınasına, Nazar boncuğuna, tavşan ayağına, Mart dokuzuna, su değirmeninine, Yediveren gülüne, yahut şu Çin atasözüne:
"Ay büyümez ise küçülür..."
masallara dönelim ki çiçekler koksun, su şırıldasın, Bülbül ötsün, Yahu sadece şu Bülbül için göze alalım bunu lütfen.