Politik Yorumlar
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,
Radyodan Türk Müziği yasağı
1908'den sonra doğan devlet konservatuarı ihtiyacı, 1914'ün Maarif Nezareti'ne "Dârülelhân" adlı ilk müzik ve tiyatro okulunu kurdurdu. Başına da "Cana, rakîbi handan edersin" şarkısının bestekârı Giriftzen Asım Bey'in oğlu, Berlin Müzik Akademisi mezunu Musa Süreyya getirildi. Bu zatın da ilk işi,
Sayfa 166 - Dergah yayınları, 2004Kitabı okudu
Reklam
Röportajlık Geçmiş Zaman Kültür-Sanat Kazım Koyuncu’nun Verdiği Röportajlar7 Kasım 2014 Kaydet Bugün Şair Ceketli Çocuk Kazım Koyuncu’nun 45.doğum günü. Kansere kurban verdiğimiz Kazım Koyuncu türkülerde, yüreklerde, Anadolu’nun her yerinde yaşamaya devam ediyor. RÖPORTAJLIK olarak elimizden geldiğince Kazım Koyuncu’nun verdiği
İstanbul, Beyoğlu, yeryüzünde böyle bir yer daha var mıdır bilmiyorum... Müzik marketlerinden caddeye yayılan arabesk, protest, caz, pop, metal, klasik müzik, Türk müziği, türkü ve sınıflandırılmamış ne kadar şarkı barsa kulağımızı tırmalardı. Parfümler, ter, yemek kokuları arasında keyifle kederle, aceleyle, dalgınlıkla, pervasızca, çapkınca,tek başına, topluca yürürdü insanlar. Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde, papazı,fahişesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, isportacısı, öğrencisi, öğretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Amerikan kaçağı, Afrika kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı yani insan görünümünde olan kim varsa hepsini sorgusuz sualsiz kucaklamış.
Gene o günlerde, hatırladığım kadarı ile bir psikologdu, bir televizyon kanalında dedi ki, Metal müzik son derece zararlıymış, çünkü bu şarkıların sözlerinde ölüm varmış, ölmektn öldürmekten bahsediyorlarmış. Tamam. O zaman İstanbul veya Anadolunun herhangi bir yerinde bir cinayet işlendiği zaman adamın ne dinlediğine bakılsın. Şayet evinde veya arabasında ya da bindiği minibüs hattındaki minibüslerde bir Arabesk kaset bulunursa O kentteki arabesk dinleyen herkes tutuklanıp, potansiyel katiller olarak sorgulansınlar. Önce Türkçe'de dinlenilen ve adına Türk müziği denilen şarkılara bakın. Hepsi ölürüm, öldürürüm, sevgilim benim olmazsan öl. Sana bakanı öldürürüm. Ölürüm bu gece beni kimse tutamaz, Seni sevmeyen ölsün ve daha benzeri binlerce şey. İster klasik, ister sanat müziği, ister türkü, ister yerli pop. İçinde ölüm olmayan kaç şarkı var bakalım.
İstanbul'da Beyoğlu; "... yeryüzünde böyle bir yer daha var mıdır bilmiyorum. Müzik marketlerinden caddeye yayılan arabesk, protest, caz, pop, metal, klasik müzik, Türk müziği, klasik Türk müziği, türkü ve sınıflandırılmamış ne kadar şarkı varsa kulağınızı tırmalardı. Parfümler, ter, yemek kokuları arasında keyifle, kederle, aceleyle, dalgınlıkla, pervasızca, çapkınca, tek başına, topluca yürürdü insanlar. Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde, papazı, fahişesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, işportacısı, öğrencisi, öğretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Amerika kaçağı, Afrika kaçağı, yani yaşam kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı, yani insan görünümünde olan kim varsa hepsini sorgusuz sualsiz kucaklamış....” Çiçekler dışında hepsini, herkesi kucaklamıştı Beyoğlu.
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.