Abagannuş
Plazalarda hava geçirmez pencere ardında; kainat, klavyelerinin elektron boşluğunda dolanıyor zannedenler. İşe başlayıp işi bırakanlar, her başladıkları işe bir bakıma bırakmak için başlatılanlar. Bir baltaya sap olsa diye kafası delinen; içine bir an dönüp tüm baltaları banyo köpüğüyle değiştirenler. Bir de milletin efendisi olacakken tüm ekinlerinin plastik olduğunu anlayıp kendi karın boşluğuna gömenler. Büyük çoğunluğumuz bundan ibaret, geri kalanımız T cetveliyle gece gündüz ayna boylarını ölçüyor. Ölçerken; gözleri, yansımadaki göz bebeklerine değmesin diye tüm varlıklarını tüketiyorlar.
"İcat Edilmiş Kimliği" Sorgulamadan...
Ne var ki, bu antropolojik temelli kimlik tanımı, Türklüğü sekülerleştirmede en önemli girişimlerden biridir. Tüm Anadolu'yu böylesi bir etnik temelde birleştirme gayreti aslında yeni Cumhuriyet neslini seküler bir kimlikle inşa yolundaki toplum mühendisliğinin en önemli argümanlarını oluşturdu. Antropolojik ve Darwinci ırk anlayışı tümüyle yıkılmamış olsa da, bugün 80 yıl öncesinin yaklaşımıyla yapılan bu çalışmalara bazıları hala hayranlık duysa da entelektüel anlamda ciddiye alınır yanı kalmadı. Halkın, üstünlüğünü antropolojik ölçümlerle sağlamlama gibi bir derdi olmasa da buna tepki gösteren kimlik derdindeki diğer ulusçu kesimlerin sözcülerinin itirazlarının da bundan pek farklı olmadığı açık. Türkiye'de ne millet tanımına itiraz edenlerin ne de etnik kimliklerine sahip çıkma adına kavga verenlerin, Türklüğün yeniden icadının ardında yatan ideolojik, felsefi bakışla hesaplaşmadan sağlıklı bir yol almaları imkansız.
Sayfa 120 - Antropolojik ve Darwinci ırk anlayışının ciddiye alınır yanı kalmadı.Kitabı okuyor
Reklam
"Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı, derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun."
Sayfa 184Kitabı okudu
Ahahahwjdpqjf kral ya
Nazım'ın arabası önde, biz onların ardında gidiyorduk. Birden öndeki araba durdu, Nazım arabadan indi ve kaldırımda yürümeye başladı. Şaşırıp kalmıştım. Az sonra arabaya bindi ve yolumuza devam ettik. Kalabalık sokakların birinde öndeki araba yine durdu, Nazım yine inip kaldırımda bir o yana, bir bu yana yürümeye başladı. Bu kez biz de indik. Ekber'e: "Bu niye böyle yapıyor?" diye sordum. Ekber gülümsedi: "Kendine sor" dedi. "Üstad birini mi bekliyorsunuz?" diye sordum. Nazım hoş bir tebessümle: "Hayır," dedi, "Bu Moskovalılara güzel giyinmek nasıl olur, anlatmak istiyorum."
… Dediler ki, olgun bir meyve var sabır perdesinin ardında, dünya sana sabrı öğretecek, olgun meyvenin tadını da.
Sultan’ın ardında dokuz şahzade Rum kayzeri yenmek için amade Türkmenimiz artık uçta azade Kayzeri devirdik er savaşında.
1176 MiryokefalonKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.