Her terör ve şiddet eyleminin ardında, insanın hem kendi hem de başkasının acısını algılamasını olanaksız kılan bir kimliğin neden olduğu içsel bir boşluk vardır.
Bir acı yaşadığında insan, yaşadığı acı her ne olursa olsun kendisini, incinmemek adına korumaya alır. Öyle ki "Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer." sözü düsturu haline gelir. Her kim elini ona uzatacak olsa şefkat için dahi olsa çıkaracağı dikenlerden nasibini alacaktır. O dikenlerin arkasına ulaşmak azmi ve isteği sonsuz olan ancak ulaşacaktır. İşte bu kitap buna belki en güzel örnek. Yarali bir insan hayatında her yaptığı şeye yarasından bir damla kanı karıştırmadan huzuru bulamaz. Kaktüslerde çiçek açar, açmaz mı? Şu hayatta en sevdiklerimdir kaktüsler. Hatta bir çiçek, bir bitki olacak olsam yahut beni anlatabilecek bitki hangisi diye sorsanız kaktüs derdim. Çünkü kaktüs kendisine yetebilendir. Bugüne kadar bende her zaman kendine yetebilen oldum. Bu kitabı alış amacımda ismiydi açıkçası. Ardında bir acı, altı çizili cümleler, bir kaç alınacak ders sürprizi oldu.
Okuyacak olanlar ve okuyanlara keyifli okumalar dilerim.
"...sonsuza kadar aynı izin, aynı Sır'ın ardında sürüklenecektik. Bu sürükleniş, dur durak bilmeyecekti. Bildiğim tek şey hayret, sırra duyulan hayretti, hayret de sonsuza kadar bitmeyecekti..."