Sevgilim
solgun yüzünde
güneşte kavrulmuş bozkırların gölgesi
dalıp gidişlerinde
yaşadıklarının
paslı rehaveti
yenik duygular oturmuş gözlerine...
bakışlarında
kavgayı kedere teslimini alaycı bozgunu var..
coşkuların sel gibi
güiüşlerinde
gecikmiş iç çekişlerin var..
Ver elini sevgilim
acemi çığlıkları atıp üzerimizden
derin bir soluk alıp içimize
duru
bir
okyanusa
akalım
birlikte...
Sayfa 9
There is so much more to do, so much yet to be mended. But for now, he thinks only of this, his daughter, here in his arms. He had forgotten what it was like to hold a child—to hold anyone—like that. How their weight sank into you, how they clung instinctively. How they trusted you. It is a long time before he is ready to let her go.
Sayfa 280Kitabı okudu
He imagines Lydia sinking, the sunlight above the water growing dimmer as he sinks farther, too. Soon he’ll be at the bottom, legs and arms and the small of his back pressed to the sandy lake floor.
Sayfa 289Kitabı okudu
Omuzdaki Silahlar (Shoulder Arms)
Filmde, Charlie, tüm savaşa giden askerlerin korkunç gerçeklerini ortaya çıkarıyordu - bitip tükenmez çamur, su dolu hendekler, bit ve fareler, sürekli bombardıman ve korku - ve tüm bunları savaşın aptallığıyla alay eden bir komediye dönüştürüyordu.
Sayfa 40 - İlkkaynak Kültür ve SanatKitabı okudu
...Toplumun derdi, diyordur Amèry, , mahvolmuş bir hayata üzülmek değil, kendi varlığını emniyete almaktır. Toplum kaldığı yerden devam ettiği, yıkılan yıkıldığıyla kaldığı için “hatırlamak [da] salt bir hatıraya” dönüşemez.
Bu gerçekle gençlikte belki başa çıkılabileceğini ama yaşlanınca başa çıkılamayacağını söyler Amèry.
Sayfa 53
At the end of the Bacchae, Agave enters in her madness carrying the bloody head of Pentheus. Cadmus asks, "Whose prosopon do you carry in arms?". His word prosopon can mean "face" or "visage," but it can also mean "mask." It calls attention to the illusionistic process of the play itself, the use of masks to represent faces.
Sayfa 73 - e-kitapKitabı okudu
