Maddi yaşamın asgari standardı ne kadar yüksek olursa olsun, bu onun sosyal adalet talep eden ruhunu iyileştirmeyecektir ve bu dünyanın mallarının ayrıcalıklı bir azınlık ile ayrıcalıksız bir çoğunluk arasındaki eşitsiz dağılımı, Batılı insanın en son teknolojik buluşları tarafından, kaçınılmaz bir kötülükten tahammül edilemez bir adaletsizliğe dönüştürülmüştür.
Sayfa 32Kitabı okuyor
Komünizm gibi İslam'ın ruh kılıcına da maddi silahlarla karşı koyulamazdı.
Sayfa 29Kitabı okuyor
Hem Batılılar hem de dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlar, dört yüz yıl kadar önce Türk olma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları gibi bugün de Komünist olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Sayfa 29 - Kitabın yayın tarihi 1948Kitabı okuyor
Şaşkınlığa uğramak ve "karşı karşıya kalmak" her zaman bir karakter sınavıdır, ancak sıkıntı, kişinin sonsuza kadar sürmesini beklediği parlak bir günün öğle vaktinde aniden geldiğinde sınav özellikle ağırdır. Bu gibi durumlarda, kaderle güreşen kişi kendi yetersizliğinin yükünü taşıyacak bir günah keçisi aramaya meyleder. Yine de sıkıntı içinde "suçu başkasına atmak", refahın ebedi olduğuna kendini ikna etmekten daha tehlikelidir.
Sayfa 28Kitabı okuyor
"Bana göre, Holokost ögretilmiyor, satılıyor."
Haham Arnold Jacob Wolf
Hillel Yöneticisi, Yale Üniversitesi
Sayfa 13Kitabı okuyor
Irk ve çevre, on dokuzuncu yüzyılın sözüm ona bilimsel olan Batılı tarihçileri tarafından mevcut çeşitli insan toplumlarının kültürel eşitsizliği sorununun çözülmesi için önerilen iki rakip anahtardı ve her iki anahtarın da hızla kapanan bu kapının kilidini açamayacağı kesin olarak görüldü.
Sayfa 19Kitabı okuyor
geçen zamanın kazandırdığı perspektif sayesinde kendi neslimizin yaşamında görebileceğimizden daha kolay bir şekilde görebildiğimiz gibi, sanatçıların ve edebiyatçıların eserleri iş adamlarının, askerlerin ve devlet adamlarının eylemlerinden daha uzun ömürlüdür.
Sayfa 14Kitabı okuyor
"Çoğu insan küstah bir hapishanede yaşar, Orada, güneşin kızgın gözlerinde, Başlarını emeklerine vererek, Bitkin bir şekilde hayatlarını anlamsız bir göreve verirler, Hapishane duvarlarının ötesinde hiçbir şeyin hayalini kurmazlar." ~ Matthew Arnold
.
Hiç önemli bir şeyi kaybettiğinizi hissettiniz mi, ama aslında onun aslında orada olmadığını keşfettiniz mi?
.
.
.
İhtida, gerçeğe ulaşmak ve doğru yolu bulmak demektir.
Arnold Toynbee, 1925 yılında yaptığı bir değerlendirmede, Türkiye’nin kendi hayat tarzını ve medeniyetini bütünüyle terk ederek, bir başka medeniyeti kabul ettiğini, bu durumun kültürel bir ihtida olduğunu belirtti. Bizler, Müslümanlar olarak bu anlaşılması mümkün olmayan ihtida ile ilgili tarihsel hesaplaşmalar yapamadık.
Sayfa 92Kitabı okudu
Hayat bazen pisliğin teki olabiliyor ve uzun zaman önce veda ettiğin meseleleri tekrar önüne koyabiliyordu.
…şu kalp, bildim bileli
Nice sevilmiş de olmamıştır tutsak;
Ama bir şey yakar derinliklerini
Çok tuhaf, çok huzursuz, çok mutlak.
MATTHEW ARNOLD
Sayfa 61Kitabı okuyor
Prof. Lybyer ile Prof. Arnold Toynbee, Yakın Doğu’nun çetin kargaşalığını tarafsız gözle gören iki bilim adamı idiler.
Rahibe giysilerinin amacı
Rahibe giysilerinin amacı çürümeye yargılı bedeni yadsımaktır. "Karmaşık bir biçimde" diye yazar Odile Arnold, "bedeni kişinin bir parçası olarak görmekten kaçınırlar; bedeni, kefen gibi bir giysinin içine saklarlar, çünkü kendilerinin de, kurtulmayı düşledikleri bedensel bir durumun içine kefenlendiklerini hissederler." Öte yandan, rahibelerin giysileri mengene olarak tasarlanmamıştır. Kadınsı çizgilerini gizlemezler. Genellikle göğüs kısmı bedene göre ayarlanır, bel bölümü biçimlidir; yalnız tek bir zorunluluk vardır: Alçakgönüllülük kaygısıyla saçları örten bir başörtüsünün takılması; 5. yüzyılda Augustinus'un önemle anımsattığı eskil bir zorunluluktur bu.
Sayfa 90Kitabı okudu
