Merhaba 1K okurları!
Bazı kitaplar vardır, başladığın andan son sayfasına kadar birbirinden güzel duygulara bürünerek, halden-hale düşerek okursun. Karmakarışık olursun. Aşkın, nefretin, hayranlığın, kızgınlığın, kısacası bütün duyguların biranda hücuma geçer zihnine doğru. Gözlerinde beliren damlalar saniyeleri geçirmeden kanının donmasıyla
Toy Bir Delikanlı (Mauro Bolognini) filmi (..) ... “Toy Delikanlı” (J. P. Belmondo)nın, aşkı, ulaşılabilir gibi görünen bir yerde konumlanmış bulunmasına rağmen, ulaşılmaz olarak bırakılması ve ulaşılmazlığın nasıl da zorunlu biçimde ve lök gibi orada varbulunması, bu filmi cazip ve başarılı kılan başat etkendi diyebilirim. Toy Delikanlı, bir genelev kadınına âşık olur, dolayısıyla, delikanlının sevgilisine ulaşabileceği bir mesafede bulunduğu varsayılabilir. Ama gerçek öyle midir? Delikanlı, genelevde fedai olarak iş bulmasına rağmen, sevgilisine ulaşamıyor, sürekli hüsran ve engellenmiş bir durum içinde bulunuyor. Ve sonunda orada bıçaklanıyor: ulaşılabilir gibi bir mesafede durulmasına rağmen o ulaşılmazlık yaşanıyor.
Felatun Bey ile Rakım Efendi, yönümüzü Doğu edebiyatından Batı edebiyatına çevirmeye başladığımız Tanzimat döneminde, Ahmet Mithat Efendi tarafından kaleme alınmıştır. Birçok türde ilk örneklerin verildiği bu dönemde Ahmet Mithat da edebiyatımızdaki ilk hikaye örneği olan “Letaif-i Rivayet” i yazmakla beraber yaklaşık iki yüz esere imza atmıştır.
Oysa bir umuttu yaşamak...
Uzaktan bakıp hayal kurmaktı...
Sessiz kalıp köşende oturmaktı...
Hem benim hakkım mıydı ki yaşamak...
Sevmek, aşık olmak yada umutlanmak...
Kıymetsiz, anadan öksüz ve hayali olmayan...
Oysa ufak bir gençti kendi halinde olan...
Güneşli diyarların, bağrı yanık evladıydı...
Soğuk iklimlere, sıcacık bakışlarına adaydım...
Oysa ufak bir gülüşe nice umutlar yeşertendim..
Şimdi soğuk yolların yalnız yolcusu oldum
Kar tanelerinin sırdaşı, soğuk diyarların fedaisi...
Soğuk diyarlarda kalbi donan fedai...
Hem hakkımız mıydı ki sıcak iklimlerin sıcaklığını
Soğuk diyarların topraklarına taşımak
Sıcak toprakların, sıcak bakışların, samimi gülüşlerin karşılığında aldığım
koskoca bir yalan...
Benim yolum uzun, çok uzun, sonu belli olmayan cinsinden...
Karlar arkadaşım, yağmurlar yoldaşım, fırtınalar sırdaşım...
Dedim ya yolum uzun, çok uzun...
Hasancan ALKANLI
Alamut Kalesi kadar çok az enfes harikulade kitap vardır yeryüzünde en sevdiğim 5 kitap arasında yerini almıştır.Okumadan ölünmez. Enfes felsefik kesitler var içinde yazarımız felsefeci ondan yani çok çok iyi işlemiş
Derler ki Büyük Selçuklu Döneminde yaşayan dünyayı değiştiren 3 büyük Fars dahi vardır aynı dönemde yaşarlar ;Ömer Hayyam,
Aşık bir fedai demektir. Nasıl ki bir fedai gayesine varmadıkça, emeline erişmedikçe başına taş ve ok yağsa bile meydandan çekilmezse, âşık da öyledir. Ben sana denize açılma demiyorum. Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum.
Fecre dal
Fedai cembiyeleri ile cenkte kaldı
Surlarımda kahpe uykuyadaldı
Suretim şarap misali eskidikce değeri arttı
Serserim, serim giyotin altı
Kalbimde senede kaç kez birisi idam aldı ha!?
Şaibelerim şairimdi, şakacı mecburi sıfattı
Rıhtımlarımdan gemiler kalktı
Yolcular ağırladım ağır ağır revanlarım
Güneştim bir ara yağmur oldum
Kendi
"nadir. piyanist. kim şimdi o ve nerede kim bilir." sözcüklerinin yazılı olduğu bir sayfayla başlayan kitapta, Nadir Kuş'u arıyoruz. On üç ayrı bölümdeki farklı kişilerin şahitliklerini okuyarak nerede olduğunu, hangi isim altında yaşadığını bulmaya çalışıyorsunuz. Bu, göründüğü kadar kolay değil çünkü bilgiler hem öznel hem de