Hayatın manâsı nedir? Şu kısacık ömrümde bu soruya bir cevap bulmak için çabalıyorum fakat hâla bir cevap bulmuş değilim. Keşkeler,neyseler, Şöyle olsaydı,böyle olsaydı gibi hayıflanmalarla geçiyor hayatım.Oysa ömrümüz bu iç sıkan düşünceler için oldukça kısa değil mi? Bu hayatta Yetişmek sıkıntısı acının asıl sebebi belki de.
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi.
Reklam
Asıl maharet cennete adam kazandırma meselesidir.
Küfüre küfürle karşılık vermek değildir asıl olan.Eğer bir önyargı oluşmuşsa,cehaletten kaynaklanan bir şeyle İslam'la arasına mesafeler koymuşsa, bilmediği için şu anda imana düşman olmuşsa,imanla kendi arasına dağlar koymuşsa,sana bana düşen şey Allah Resulü'nün yaptığını yapmaktır.Yoksa Cenenneme adam itelemek en kolayıdır.Asıl maharet cennete adam kazandırma meselesidir.
Muhammed Emin Yıldırım
Muhammed Emin Yıldırım
DOĞRU DÜŞÜNCE OLMADAN...
“Başkalarının bilmediklerini biliyor olmanın trajik asaleti” içindeki akademik çevrelerin trajedisi de bu: Mutlak gerçekliğin değil, sadece kendi devamlılıklarının peşinde oldukları için, yaptıkları işi anlatmak ve buna bir analiz statüsü kazandırmak onlara yetiyor. Meseleye dair tüm detayları bilmelerine rağmen, asıl bilinmesi gerekeni bilmekten, işin özünü kavramaktan acizler. [...] Ellerinde doğru hükme varma becerisini temin edecek bir bilgi yok. Dolayısıyla doğru hükmü yanlıştan ayırmanın şartlarına da mâlik değiller. Ne yazık ki, doğru düşünce olmadan doğru düşünce faaliyeti olamayacağının, bunlardan birincisinden mahrum olmanın ikincisinde de yetersizlik anlamına geldiğinin idrakinde değiller. (Mevlüt Koç, Bütüne Duyulan Arzu, Aylık Dergisi 161. Sayı, Şubat 2018'den iktibas, barandergisi.net, 25 Kasım 2023)
yine evlilik konusu gündeme gelmiş, kadınlar üzerinden birtakım çıkarımlar yapılmış. muhafazakar kızlar kendini bulunmaz kumaş sandıklarından muhafazakar erkekler de mecburen seküler kızlara meylediyormuş. şu ucube dilden kurtulamadılar bir türlü. muhafazakar ve seküler kelimeleri de ayrıca sinir ediyor artık, neyse konumuz bu değil. arkadaşlar evlilik nasip işi. bu konu genellemelere kapalı bir konu. herkesin yaşamı düşüncesi fikirleri farklı. burada asıl üzerinde durulması gereken nokta erkeklerin sürekli kadınlara çamur atması, sanki kendileri sütten çıkmış ak kaşık. hiiiç çevrelerindeki muhafazakar erkeklere ya da kendilerine bakmıyorlar. sanki bizlere onda on (onda on olmasına da gerek yok bunu herkes bilir) talipler geliyorlar da elimizin tersiyle itiyoruz. bakıyoruz ki bir erkek ilmî ve fikrî yönden kendini geliştirmiş efendi namazında niyazında kendi halinde biri gibi çok rahat gösteriyor kendini sonra bir bakıyorsun üslup yönünden sıkıntıları var seninle çok rahat konuşuyor vs. e aklı başında bir kız da bunu reddediyor konuşmayı bitiriyor tabii. başka biriyle her şey iyi gidiyor bu sefer gönül uyuşmazlığı oluyor, çoğu şey iyi olmasına rağmen muhabbet ilerlemiyor. başka bir beyefendi olduğunu düşündüğün kişiye ilk adımı atsam mı diye düşünüyorsun adamın evlilik düşüncesi yok, bir diğeri net değil bir diğeri korkuyor vs vs. erkekler üzerinden bu şekilde birçok şey sayılabilir. ama kalkmış gelmiş aklı evvelin biri kızlar kendilerini hint kumaşı sanıyor diyor. aynen efendim bulunmaz hint kumaşıyız ayynenn.
Bir adam çalının ucunda asılı kalmıştır. Çalının hemen altında ise onu yemekten zevk duyacak devasa bir ejderha vardır. Çalının dibini ise fareler kemirmektedir. Tolstoy bu senaryonun dışarıya açılan dört çıkışı olduğunu belirtir. Birinci yol cehaletin yoludur. Bu çıkış yolu hayatın ne anlama geldiğini bilmeden yaşayanları temsil eder. Bu yolu tercih eden insanlar ne ejderhanın ne de farenin farkına varırlar. İkinci yol Epikürcü yoldur. Bu yol kayıtsızlık yoludur. Şöyle ki bu yoldaki kişi ejderhanın da, çalıyı kemiren farenin de farkındadır. Öyleyse yapması gereken tek bir şey vardır o da çalının dibindeki ballardan en güzel olanı bulmak ve afiyetle yiyerek kaçınılmaz sonu beklemektir. Üçüncü yol kuvvet ve enerjinin yoludur. Bu yol şartlar ne olursa olsun üstesinden gelmenin bir yolunu bulmak için verilen mücadeleyi temsil eder. Bu tip kişiler ruhunu hiçbir şeye bağlı kılmayarak, ellerinden gelen her şeyi ortaya koyarlar. Dördüncü yani son yol ise zayıflığın yoludur. Yaşamın ne kadar kötü ve korkunç olduğunu bilerek hareket etmek bu yolu benimseyenlerin işidir. Bu kişiler her şeyin farkında olmanın yanı sıra her zaman bir bekleyiş içindedirler. Yani dışarıdan gelen bir kurtarıcıya ümit beslerler. Kendisini ilkin üçüncü yolda konumlandıran Tolstoy, giriştiği muhakeme sonucu gerçekle yüzleşir ve asıl ait olduğu yerin dördüncü yol olduğunu söyler. Bu bir kabulleniş, bir itiraftır.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.