O kadar güzel ve o kadar tatlı bir kitabın yorumuyla geldim ki! Ne desem bilemiyorum, çok sevdim. Nefret Oyunu, sizi mutlu ve mest ettiği kadar eğlendiren, yer yer güzel mesajlar içeren harika bir kitaptı!
Kitap bittiğinde keşke daha önce okusaydım diye kendime kızdım. Karakterleri, diyalogları, anlatımı, mesajları ve duygularıyla şahane bir romantik komedi kitabıydı çünkü. Özellikle sonlara doğru kitabı daha da sevdim. Joshua... Seni kalbime kalbime bastırmak istiyorum! Benim kaslı, minnoş kozalağım. İçimi sıcacık etti sürekli, okurken böyle mest ola ola bir hâl oldum kendisine. Lucy’e kurabiye demesi o kadar hoşuma gitti ki... Aynı şekilde Lucy’e de bayıldım. Güçlü duruşu ve tavrıyla mükemmeldi. Bir de Josh’un öyle bir arkasında durdu ki hayran kalmamak inanın elde değildi. Bunların yanı sıra kitap aslında çok güzel mesajlar veriyor bize. Yazarın türün hakkını fazlasıyla vermişti. Çekişmeler, oyunlar, aşk, tutku, eğlence, yanlış anlaşılmalar ve daha nicesi... Unutmadan diyeyim, kitapta yetişkin içerik bulunuyor ama kesinlikle fazla değil ve rahatsız da etmiyor.
Kitabın kısaca konusundan bahsedeyim. Lucinda ve Joshua bir şirketteki iki yöneticinin asistanlarıdır. Birbirlerinden nefret etmelerinin yanında sürekli birbirlerinin açıklarını kovalama peşindedirler. Karşı masalarda oturup oyunlar oynar, birbirleriyle alay ederler. Bir gün Lucinda bir randevuya çıkacağını Josh’a söyler ve o randevu bu iki deli dolu çiftimizin hikâyelerinin dönüm noktası niteliğindedir. Gözüm kapalı öneriyorum, alın okuyun!