Martin Eden... Bu Martin Eden'i 3. okuyuşum. Hayatımda zaman zaman ihtiyaç duyuyorum bu serüvene tekrar tanık olmaya. Yine ilk seferindeki gibi çok etkiledi beni. Basit bir aşk macerası gibi başlayıp git gide sosyolojik ve psikolojik derinliği artan çok katmanlı bir kitap. Herkes gibi kendimden parçalar bulduğum, ilk kez kafamdaki karakteri
"Gözlerimizde yıkılan şeyler, hayallerimin yansımasıydı. Yıkılıyorduk, yeniliyorduk, tükeniyorduk ve bunlara biz sebep oluyorduk."
Ailesini küçük yaşta kaybeden Zeynep'in velayeti amcasına verildiğinde başladı zorlu hayatı. Psikolojik ve fiziksel şiddeti en dibine kadar yaşayıp hor görülen bir hayatı devam ettirirken yurtdışından
Özlüyorum seni .İnsan kaybettiği şeyleri elbette özler.Bundan altı sene önce denk geldiğim toprak rengini özlüyorum.Yanında nefes aldığımı özlüyorum.Kokusuna sarhoş olduğumu sarıldığımda cenneti kucakladığımı özlüyorum.Şimdi kaf dağı kadar uzak bir nefes kadar yakın olan sevgiliyi özlüyorum.Ben kendimi özlüyorum. Yeri dolmayacak şeyler vardır bu
//KİTAP TAVSİYEM
"Benlik Avcıları"
_ALINTILAR
_Kendini arayan kendinde kayıptır...
_Ayna,insanın bedeni ile ruhu arasındaki perdeymiş...
_Hepimiz,bir başkasının yabancılığında kendi cehennemimizi yaşıyorduk...
_Aklın yarısı arayış,diğer yarısı da nasibe eyvallah demektir...
_Birini sevmeye başladığında,yaratılmış her şeyi yeniden görmeye
Türkün, Müslümanın kendisiyle savaştığı, kendi kanını akıttığı bir dönem. Sünni olan Yavuz Sultan Selim, Şii olan Kıble-i Alem Şah İsmail. İki usta şair. Selimi ve Hitayi. Her ikisini karşı karşıya getiren Çaldıran Savaşı.
Selim ile İsmail arasındaki mektuplaşmalar, her bölümün başında ikisinden de alıntı yapılan şiirler ayrı bir güzellik katmış