Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ayrılık kaygısı (1959) başlıklı muazzam çalışmasında Bowlby , erken yaşlarda aile ortamında yüzüstü bırakılan kişilerin, büyüyüp ilişkilerdeki zorluklarla veya belirsizliklerle karşılaştıklarında genellikle iki tür tepki geliştirdiklerini ileri sürer: Birincisi,korkma, sıkı sıkı sarılma, kontrol etmeye çalışma eğilimi. Bowlby bu örüntüye "kaygılı bağlanma" diyor. İkincisi ise savunmaya yönelik bir geri çekilme manevrası eğilimi. Bunu da "kaçıngan bağlanma" olarak adlandırıyor. Kaygılı kişi partnerini sürekli kontrol etme, kıskançlık patlamaları yaşama ve hayatının çoğunu ilişkilerinin "daha yakın" olmamasına üzülerek geçirme eğilimindedir. Kaçıngan kişi ise nefes alacak bir "alan" ihtiyacından bahseder, kendi başına vakit geçirmekten keyif alır.
Sayfa 204
Güvenli ve istenen bir bağlanma kurma stratejileri sıklıkla insanları kendinden uzaklaştırır. Özellikle üzüntülü zamanlarda yalnız olmak kaygılı bağlanma durumunda olan kişiler için yıkıcıdır ve bağlanma figürü uzaktaysa bu durumla baş edemezler. Daha sonraki ilişkilerde sevgilileri-eşleri uzaklaştığında güvensizlik ve daha da çok kıskançlık hissederler. Bu bağlanma tipinde olanlar her zaman aşk ararlar.
Reklam
Farklı bir bakış açısı ortaya koyan evrimsel psikologlar, aşk hissini benzer şekilde insan türüne hizmet eden bir dış faktöre dayandırır. Dylan Evans1, evrimsel bir dil kullanarak aşk (veya suçluluk duygusu ya da kıskançlık) gibi duyguların "bağlanma sorununu" çözüme kavuşturmaya yardımcı olduğunu düşü­ nür. İnsanların birbiriyle işbirliği yapması gerektiği göz önüne alındığında, karşıdakine nasıl bağlanacaklardır ve/veya karşı- dakinin bağlılığından nasıl emin olacaklardır? Evrimsel psiko­ loglara göre bunun cevabı, duygular aracılığıyladır. Romantik aşkın özellikle üreme arzusu aşılama, erkeklerin ve kadınların birbirlerini geçici bir heves yüzünden terk etmeyeceğinden emin olma amacına hizmet ettiği söylenebilir. Burada yine evrimsel psikoloji tarafından kullanılan açıklamalar, aşkın tek olması görüşüne ve aşkın üstün yapısına zarar vermiş, aşkı sadece işbirliğini garantiye almak için işlevsel bir gereklilik hâline getirmeye neden olmuştur. Burada aşk, hikâyeler ve ki­ şiler aracılığıyla ifade edilen, mantıkla açıklamayan doğal ve toplumsal bir ihtiyaçtan başka bir şey değildir.
Bağlanma Teorisi:
BOWLBY,erken yaşlarda aile ortamında yüzüstü bırakılan kişilerin, büyüyüp İlişkilerdeki zorluklarla veya belirsizliklerle karşılaştıklarında genellikle iki tür tepki geliştirdiklerini ileri sürer: Birincisi, korkma, sıkı sıkı sarılma, kontrol etmeye çalışma eğilimi. Bowlby bu örüntüye " kaygılı bağlanma" diyor. İkincisi ise savunmaya yönelik bir geri çekilme manevrası eğilimi. Bunu da " kaçıngan bağlanma" olarak adlandırıyor. Kaygılı kişi partnerini sürekli kontrol etme, kıskançlık patlamaları yaşama ve hayatın çoğunu ilişkilerinin "daha yakın" olmamasına üzülerek geçirme eğilimindedir. Kaçıngan kişi ise nefes alacak bir "alan" ihtiyacından bahseder, kendi başına vakit geçirmekten keyif alır. Cinsel ilişkinin gereklilikleri kimi bakımından gözünde büyür bu insanların.
maymun iştahlılar
Özellikle üzüntülü zamanlarda yalnız olmak kaygılı bağlanma durumunda olan kişiler için yıkıcıdır ve bağlanma figürü uzaktaysa bu durumla baş edemezler. Daha sonraki ilişkilerde sevgilileri-eşleri uzaklaştığında güvensizlik ve daha da çok kıskançlık hissederler.Bu bağlanma tipinde olanlar her zaman aşk ararlar.
Duygularımızın her biri sevginin bir noktada devrilmiş olmasından ortaya çıkar ve tutumlarımızda da kendini gösterir. Kıskançlık, öfke, merhamet, neşe, coşku, karamsarlık, pişmanlık, suçluluk, hırs, içe kapanma arzusu, dışa dönme isteği, harekete geçme güdüsü, düşünceli olma, çaresizlik, aşk, beklenti, tartışmacılık, çok konuşma, bağlanma, sadakat, sadakatsizlik... Her biri sevginin bir noktada devrilmiş olmasından dolayı ifade bulmuş duygular ve tutumlardır.
Sayfa 16 - destek yayınlarıKitabı okudu