Bir kitapta toplanmış sanki aşkın en güzel, en saf ve en kalbe sığmayan hali.
çok saf ve temiz yazmış içinde kayboldum
yüreğine kalemine sağlık 
Özdemir Asaf
Aşkın en saf hali
Delikanlı dünyada en çok bundan emindi. Bunun ter sini söyleyenler, evrensel dilden habersiz kimselerdi. Çün kü bu dili bilen biri, ister çölün ortasında ya da ister bü yük kentlerin göbeğinde olsun, dünyada her zaman bir başkasını beklemekte olan birinin bulunduğunu kolayca anlayabilir. Ve bu iki insan karşılaşınca ve gözleri buluşunca, bütün geçmiş ve bütün gelecek artık tüm önemini yitirir, yalnızca o an, gök kubbe altında her şeyin aynı El tarafından yazıldığı gerçekliği vardır, bu inanılmaz gerçek vardır. Aşk'ı yaratan ve çalışan, dinlenen ve güneş ışığı altında hazineler arayan her kimse için sevilecek birini yaratmış olan El. Çünkü, böyle olmasaydı, insan soyunun hayallerinin hiçbir anlamı olmazdı..
Sayfa 116
AŞKIN A L T I N HALİ
ALTIN: Ama bunların sultanı bulunan altının tabiatı, sıcak, yumuşak ve latiftir. Ateşte yanmaz. Sıvı kısmının katı maddelerine birleşmesi çok kuvvetli olduğundan, ateş bile bunları ayıramaz. Toprakta bin yıl kalsa çürümez, paslanmaz. Rengi sarı ve berraktır. Tabiatı tatlı, kokusu hoştur. Cismi paktır. Leke yapmaz. Ağırlığı yüksektir. Görünü- şü güzeldir. Değeri pek fazladır. Bundan da anlaşılıyor ki, harareti tabiatından ve sarı rengi ateşten gelmekte, yumuşaklığı yağlı olmasındandır. Berrak olması, suyunun saf olmasından, letafet ve nezafeti civasının saf olmasındandır. Ağırlığının fazla olması, topraktan olma- sından, güzel ve değerli olması, nefs-i tabiinin ona şua salmasındandır. Bu sarı altın iki dünya sermayesi olan bir nakittir. En kıymetli eşyadır. Allahü teâlânın en şerefli ni'metidir. Çünkü din ve dünya altın fizerinedir. Insanların nizamı onunladır. Her memlekette revactadır. Herkes ona muhtaç olmuştur. Dünya adamlarına kuvvet ve izzettir. Süs istiyen kadınlara ziynettir. Nitekim denilmiştir. Kit'a: (Tercümesi)
Ey altın sende bütün, lezzetler toplanmıştır,
Her asır, her zamanda, halkın makbûlü sensin
Şübhesiz Mevla değil, fakat Hakk'a yemin ki,
Ayıbları gizliyen, her işi gören sensin.
Evcilleştirilmiş tarım ürünleri yetiştiren yerleşik nüfuslar ve bini
aşkın nüfuslarıyla ticari faaliyet yürüten küçük kentler neolitik dönemin
müstakil başarılarıydı fakat ilk devletler MÖ 3300 civarında belirmeye
başlamadan iki bin yıl önce ortaya çıkmışlardı. 2 Bu ilk kentlerin, Jennifer
Pournelle'in bize hatırlattığı gibi,
Sayfa 111Kitabı okudu
