Ah şu senin bitmek bilmeyen ateş yakma çabaların!" diye küçümseyerek kahkahayı bastı kötü ruh. Sen her şeyi "yakarsın!" İnsanların aklını, vicdanını yakarsın. Ruhlarını tutuşturursun. İnsan yüceliği, kahramancılık oynayıp duruyorsun. Aptal saçmalıklar! Çünkü insanlar kahraman değildir. Onlar dünya denen büyük gübre yığınındaki
Sayfa 174Kitabı okudu
Mevcut hayat tarzı içinde, insan, kendini eşyaya hü­kümran sanmaktadır. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmemektedir. Her fert, kendi eko­nomik bağımsızlığını istemektedir, fakat bu yolla ekono­miye bağlandığını hissetmemektedir. Eşya hevesi gitgide artmaktadır da, bu hevesine bir sınır çekmeye gücü yet­memektedir, daha doğrusu bu hevesi için bir sınır olabileceğini tahayyül edememektedir. Çok sayıda küçük küçük ilahları var da, bu ilahlara tapındığının farkında değildir. Çünkü "kul"luğunun farkında değildir, unutmuştur. Gene unutmuştur ki, Allah’tan başka ilâh tanıyana Al­lah her şeyi ilâh kılar. Allah’tan başkasına kulluk edeni de Allah her şeye kul eder.
Reklam
Mevcut hayat tarzını reddedemeyen Müslüman, farkında olmadan kendini reddediyor ve kendi değerlerine yabancılaşıyor. Mevcut hayat tarzı içinde, insan, kendini eşyaya hükümran sanıyor. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmiyor. Herkes, iktisadi bağımsızlık istiyor ancak bu yolla ekonomiye bağımlandığını görmüyor. Eşya hevesi gitgide artıyor fakat bu hevesine bir sınır çekmeye gücü yetmiyor, bu hevesine bir sınır tayin edilebileceğini akıl edemiyor. Çok sayıda küçük küçük ilahlar ediniyor ancak bu ilahlara tapındığının farkında olmuyor. Çünkü kul olduğunun farkında değil, onu unutmuştur. Gene unutmuştur ki, Allah'tan başka ilah tanıyana Allah her şeyi ilah kılar. Allah'tan başkasına kulluk edeni Allah her şeye kul eder.
Dokundu...
(...) Ancak insan nankör çıkmıştı - toprağı işlemekle ve çocuk peydahlamakla meşguldü, Tanrı'ya aldırış etmiyordu. Sonra ilahî aklında, karanlığın sızdığı keder ortaya çıkmıştı. Tanrı'nın insana olan sevgisi karşılıksızdı. İlahî sevgi, diğerleri gibi ağır olabilir. Bu arada insan olgunlaştı ve kendini bu ısrarlı sevgiliden kurtarmaya karar verdi. "Bırak gideyim," demişti. "Bırak dünyayı kendi yolumla öğreneyim ve yolculuk için gerekenleri bana ver." "Bensiz yapamazsın," demişti Tanrı insana. "Gitme." "Bırak beni," demişti insan ve Tanrı üzülerek bir elma dalını ona doğru eğmişti. Tanrı yalnız kalmıştı, hasretini çekmişti insanın. Insanı cennetten sürenin Kendisi olduğunu hayal etmişti, çünkü terk edilmiş olma düşüncesi çok acı vericiydi. "Bana geri dön. Dünya korkunç, seni yok edebilir ..." diyerek yağmur bulutlarının içinden gürlemişti. "Bırak beni. Üstesinden gelirim," diye cevap vermiş ve gitmişti insan.
Sayfa 196 - timaş
Mevcut hayat tarzı içinde, insan kendini eşyaya hükümran sanmaktadır. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmemektedir. Her fert, kendi ekonomik bağımsızlığını istemektedir. Fakat bu yolla ekonomiye bağlandığını hissetmemektedir. Eşya hevesi gitgide artmaktadır, fakat bu hevesine bir sınır çekmeye gücü yetmemektedir. Daha doğrusu bu hevesi için bir sınır olabileceğini tahayyül edememektedir. Çok sayıda küçük küçük İlâhları var da, bu ilahlara tapındığının farkında değildir. Çünkü kuluğunun farkında değildir, unutmuştur. Gene unutmuştur ki, Allah'tan başka ilâh tanıyana Allah her şeyi ilâh kılar. Allah'tan başkasına kulluk edeni de Allah her şeye kul eder.
Sayfa 109 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Devlet politikası bireye dışardan empoze edilen bir güçtür ve nihai olarak tüm yaşamı kendine doğru çeken soyut bir düşüncenin tatbik edilmesiyle meydana gelir. Birey kendi hayatını nasıl yaşayacağı hakkında kendi ahlaki kararlarını verme olanağından giderek daha fazla yoksun kalır. Sosyal bir ünite gibi yönetilir, beslenir, giydirilir ve
Reklam
428 öğeden 381 ile 390 arasındakiler gösteriliyor.