Bütün insanlar gibi onlar da her gün saçlarını diken diken eden bir düzine haber okuyor ve dinliyorlardı, bu haberlerden ötürü heyecanlanmaya, hatta onlara müdahale etmeye hazırdılar, ama iş bu noktaya kadar varamıyordu, zira birkaç saniye sonra bunların çekiciliği, yeni gelenler yüzünden bilinçlerden kovuluyordu; ötekiler gibi bu insanlar da çevrelerinde oluşmuş yumağın içinde şu veya bu şekilde meydana gelen cinayetlerle, saldırılarla, tutkularla, fedakarlıklarla, büyüklükle kuşatılmış olduklarını hissediyorlardı, ama bu maceralara ulaşamıyorlardı, çünkü bir büroda veya başkaca bir mesleki kurumda tutukluydular; akşamları serbest bırakıldılarında ise ne yapacaklarını bilmedikleri gerilimleri, eğlendirmeyen eğlencelerin içinde patlıyordu. Bu insanlarda artık kredi ve hile yeteneği kalmamıştı. Gülümsemeleri, iç çekişleri, düşünceleri neye yönelikti? Niçin düşünmüşlerdi ve gülümsemişlerdi? Bunları artık bilmiyorlardı. Fikirleri, rastlantılardı, eğilimleri çoktandır vardı, bir biçimde her şey, insanın içine koştuğu bir şema gibi havada asılıydı, ve birlik ve bütünlüklerine ait herhangi biryasa bulunmadığından, hiçbir şeyi bütün kalpleriyle yapamıyorlardı. Böylece, kültürlü insan,, herhangi bir borcun gittikçe kabardığını, bunu asla tasfiye edemeyeceğini hisseden insandı, kaçınılmaz iflası gören veya, başka herkes gibi içinde yaşamaktan memnun olmasına rağmen, içinde yaşamaya mahkum olduğu zaman suçlayan veya kaybedecek hiçbir şeyi bulunmayan birinin cesaretiyle bir değişiklik vaat eden her düşüncenin üstüne saldıran adamdı.
Sayfa 247
Gerçek geçim unsurları, sulh zamanlarının sakin çobanlığı olmayıp muharebe ve yağmaların tehlikeli seferleri idi. Asya Hunlarının harp hayatında at, en mühim unsur vazifesini görmüş ve Uzak Doğu'nun ilk büyük atlı göçebe kavmini onlar teşkil etmişlerdir; at sırtında vuku bulan süratli ulaştırmayı ve atlı muharebe tarzının tanınması ve yayılması şüphesiz onların adına bağlıdır.
Sayfa 33 - Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Yayınları 1982, Atatürkün 100. Doğum Yılına ArmağanKitabı okuyor
Reklam
Sadece deniz değil, tecrübe edebildiğim bu çok yeni yaşama biçimiyle de hissediyorum bu tatlı şaşkınlığı, mutluluğu. Ayağımda terlikle, çıplak(!) ayakla Cunda'da yürümek, benim gibi hayat acemisi biri için, o an etrafımda olan birçok insanın anlayamayacağı bir heyecan. Eşim için de çok yeni bir şey tatil. O da denize girmeye, Burgazada'ya, Cunda'ya tatile gitmeye, bir tatilin ne demek olduğunu ve detaylarını anlamaya benimle başladı; ikimiz birlikte öğreniyoruz bunları. Birçok şeyi bilmiyoruz ve düşe kalka yapıyoruz aslında. Tatile giden, denizin ne olduğunu bilen insanlar için çok olağan şeylerin çoğu, bizim için çok yeni. Bunun burukluğu da var her seferinde; inkâr edemem. Biz asla, çocukken tatile gidebilmiş insanlar gibi olamayız ve olamayacağız; bunu da biliyorum. Çocukken tatile gitmiş, denize girmiş insanlar bununla ne kastettiğimi anlamaz ama bizim gibiler bilir.
Sayfa 217Kitabı okudu
“Neden bunları bana anlatıyorsun?” diye sordum. Ari “Bilmiyorum. Seni hep savaşırken gördüm. Bu durumdan kurtulamayacağını bilsem bile neyle karşı karşıya olduğunu bilmeni istiyorum yine de.” “Beni kandırmaya mı çalışıyorsun?” diye sordum açıkça. “Bu bir tuzak mı? Yani her şey o kadar ortada ki öte bir şey bu, tuzaktan da öte bir şey öyle mi?” Ari başını iki yana salladı. “Hayır. Sadece… Buradan asla çıkamayacağımı biliyorum. Zamanım doldu. Sanırım bir parçam, senin hâlâ bir şansa sahip olmanı ümit ediyor.”
Novella DinamikKitabı okudu
TÜRK İNSANLIK AHLAKI ÖĞRETİLERİ İnsanlık tarihi boyunca hiçbir inanç Türk insanlık öğretileri ve ahlak inancı kadar huzur vermemiştir. Gök Tanrı inancı öğretileri demekte yanlış olmaz. Türk insanlık ahlakı öğretilerine Ruslar Şamanizm dediği için bu şekilde bilinçli ifade edilmektedir. Türk insanlık ahlakı öğretilerini bir ideoloji içine
Dünya güzeline yakışan nazla Yüzüne duvaklar, tüller örttüğün Güz sabahlarında -ancak- yürekler, Olabilir senin yüzgörümlüğün! Çıkabildiğim gün, içten, kubbene Başıma taç olmuş kurşunlarının Altında derine bakıp, gördüm bir Kökten geldiğini sütunlarının. <Bu ne hikmet!> derken kendi kendime <Bu ne hikmet!> dedi ses oyunları... Ululuk, incelik, mâna, renk, oyun... Nasıl birleştirmiş Sinan, bunları?
Sayfa 25 - SüleymaniyeKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.