Ömer Lütfi Yasan (Amasya) özetle Kuva-yı Milliye konusundaki bakış açısını dile getiren şu konuşmayı yaptı:
“Efendim bilindiği üzere düşmanlarımız Mütarekeden sonra bizi silahsız bir şekilde avlamak istediler. Biz sanıyorduk ki, Wilson prensipleri varlığımızı ve bağımsızlığımızı koruyacak. Onun için Mütarekeyi kabul etmiştik. Fakat kabul
İnsanları sevmeyen, sevemeyen, Balzac’ın deyimiyle, "başka bir hayatı" yaşayamayan kişilerdir diktatörler. İnsan olarak acınacak yaratıklardır. Yaşadıkları sürece yaldızlı bir boşluktadırlar. Ölümlerinden sonra ise, daha da acıdır. İşte Hitler’in, Mussolini’nin, Salazar’ın durumu. Bir de, uluslarının sevgisini, kendilerinin uluslarına karşı sevgisi ile bütünleştirerek kendini halkının sevgilisi yapan önderler var: Mustafa Kemal Atatürk gibi...
“Atatürk Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini açtı...Ben Atatürk’ün mektebinde, Atatürk’ün askeri gibi gece gündüz çalıştım. Çünkü yüreğimde “Vatan sevgisi”, “Türklük sevgisi” vardı. Maalesef bugün Atatürk’ün bize verdiği Türklük şuurunu kaybettik...”
Yurt sevgisi, Mustafa Kemal’e iki kaynaktan geliyordu: bir yandan gençliğinden beri ülkesinin kaderi karşısında duyduğu övünç, bir yandan da yurdun, yabancılar ve beceriksiz yöneticiler elinde gitgide çökmesinden doğan bir utanç duygusu.