Kitabın güzelliği hakkında tek bir cümle kuracağım: Aylin Balboa keşke arkadaşım olsan.
Tesadüf eseri okuduğum bir kitaptı iyi ki denk gelmiş ve okumuşum. Bir kadının ilişkisinin bitiminde yaşadığı ruh halini ve kendini toparlamasına kadar olan süreci anlatıyor yazar. Bu süreçte kendi içsel dünyasında hayata dair sorgulamalarını yaparken kendinizi onunla sohbet ederken buluyorsunuz adeta.
Hayatımızı gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmediğimiz idealler peşinde tüketmeyi değil, yaşamayı savunuyorum. Büyük hayallerle çok zaman kaybettik artık basit şeylerin zamanıdır Osman.
Evin şu köşesi beni nasıl mutlu ediyor. Fotoğrafını da çekmek istedim. Kitap okuma köşesi yaptım kendimce. Baktıkça mutlu olduğum bir fotoğraf. Beni sanki kitabım ve kahvem çağırıyor gel kafanı dinle dünya dertlerinden uzaklaş biraz nefeslen diyor. Fotoğrafın konuşması bu olsa gerek.
Ne zamandır ses çıkarmadım diye senden vazgeçtim sanma buradayım, bekliyorum Osman. Balkondaki çamaşırlığa mandalla kollarımdan asılmışım da orada öylece unutulmuşum gibi. Ben kurudum artık topla beni Osman.
Eşekli kütüphaneci bize aslında geleceğe umutla bakmamızı öğütlüyor. Kendisi kitaplarla insanların ufkunun açılacağını cahilliğin son bulacağını savunurken elinden gelen her şeyi yapan mücadeleci insan ruhunun neler başaracağını da gösteriyor. Okurken çok duygulandığım bu kitapta şu an bizim yaşadığımız yıllardaki eksikliğimizi de malesef görmüş oluyoruz. Bizler artık sorumluluk almaktan vazgeçmiş sadece kendisi ile ilgilenen bireylere dönüştük malesef. Toplumumuz için hiçbir uğraş çabası olmayan edilgen bireyler olduk. Ne kadar üzücü. Ancak umudumuzu kaybetmemeliyiz. Bu ülke bu ulus için çalışmalıyız. Bu vizyona sahip olarak var olmalıyız.