Başka biri için, başka birinin acısını çekiyor abi. Yani onun da göğsüne bir şey saplanıyor, böyle ucu sivriltilmiş şiş gibi, uykularından uyanıyor. Bazen ruhu daralıyor, farkediyorum. Dalıp gidiyor uzaklara. Bir şeyi çok istemiş, onun olması için sahip olduğu her şeyden vazgeçmeyi göze almış ama alamamış gibi. Bu uzaklara bakan gözleri biliyorum abi ben, her gün karşılaşıyorum o gözlerle aynalarda.
Böyle bir şeyi çok ister, alamaz ama alacağına dair de bir umut beslersin içinde. “Olacak be!” dersin, biraz sarhoş olur “Olacak lan!” dersin, biraz sinirlisindir “Olsun ulan artık.” dersin. Bilirim işte onu. O bekleyişi.
İnsanlar tanırsın, şehirler gezer, kitaplar okursun, en iyi sen bilirsin rakı nerede içilir ve nerede ağlanır. Hangi gece yıldızlıydı gökyüzü, hangi gece sert esti, hangi gece patladı sokak lambası, hangi gece köpekler durmadan uludu, hangi gece hangi adam dövdü karısını, hangi geceyi hangi ev sabah etti en iyi sen bilirsin. Kahkahalar atar, sohbetler eder, hatta sevişirsin ama en iyi sen bilirsin unutturmaz acını hiçbiri. Belki biraz erteletir, unutturmuş gibi yapar, geçmiş gibi gelir. Ben biliyorum o geçmiş gibiliği abi. Diş ağrısı gibi, birden vurur zonk diye göğsüne.
Onun göğsünde başka birinin ağrısı zonkluyor işte abi. Ben biraz erteleteni oluyorum, unutturuyor gibi geleni.
Başka birinin yarasını kanıyor, ben o yarayı sakladığı bant oluyorum.
Başka birinin kavgasını ediyor hayat ile ben o kavganın hem en masumu, hem en çok vurulanı oluyorum.
Başka birinin denizinde boğuluyor, beni boşver.
-Ben olsam olsam birazdan sarhoş olurum.