Bu kitabı çocuk edebiyatı final ödevim sayesinde okudum fakat saye mi yüzünden mi orası belli değil. Ödevimden parça parça cümleler alarak buraya bir inceleme bırakıyorum.
Gül ve Ahmet adında liseye giden iki genç vardır. İkisi de Halfeti’de doğup büyümüş fakat Fırat’ın o hırçın suları bu gençleri ayırmıştır. Ahmetgil İstanbul’a taşınmış ve Gül
#küçükbrooklynfırını
“Pastada özel bişey var. Aşkı çağrıştırıyor. O, minik bir elin sarılışı gibi bir şey. Pastalar; Noel, kutlamalar, tatiller ve doğum günleri içindir. Düğünler için. Mutlu, çok mutlu günler için. Bu yüzden onları yapmayı seviyorum. Dünyanın daha fazla mutluluğa ihtiyacı var. “
Sophie’nin yaşadıkları hayatını alt üst etmeye yetmişti. Sevgilisinden aldığı ağır darbeyle ayrılmış ve gelen teklifi değerlendirerek New York’a bir yolculuğa çıkmıştır. Bir dergide yemek yazarı olarak çalışan Sophie aynı zamanda çok da hamarat lezzetli yemeklerinin sınırı yok. Bu fırsatı değerlendirerek hayatına yeni bir yön vermeye karar vermiştir.
Yeni çalıştığı dergide iş arkadaşı olan Todd ile tanışır. Bilmez ki yağmurdan kaçarken doluya tutulacağını. Yaşadığı ayrılıktan sonra aşka şimdilik kapılarını kapatmış görünse bile Sophie oldukça romantik naif bir karakter bence ve tam bir aşk kadını. Todd ise geçmişte yaşadıklarıyla ilişki adamı değil eğlence adamı olarak nitelendirir kendini ve aşktan korkar. Ama kibar ve iyi bir adamdır. Sophie ile hemen arkadaş olurlar ve onu kuzeninin küçük pasta fırınının üst dairesine yerleştirir. Bu fırın Sophie’ye çok iyi gelecek. Yeni arkadaşlar edinecek miss gibi pastalar kurabiyelerle zamanını geçirecek. Bu sırada şehre alışmasında da yine en büyük destekçisi Todd olacak. İkilinin her geçen gün yakınlaşması ve birbirlerine kariı oluşmaya başlayan tutkularıyla bakalım işler ne yöne doğru yol alacak. Sıcacık bir romantik kitap okumak, miss gibi Broklyn fırınına da uğrayıp buram buram pasta kokusu almak isterseniz bu kitabı tercih edebilirsiniz.
Ankara'ya usul usul kar yağıyordu ve Ankara'nın karı
saçlarına ne de güzel yakışıyordu zahmin...
Ben seni ateşin içine çektikten sonra bile bana dokunamazdın.
Öyle ben kokardın ki koynumdaki sana boylu boyunca uzanırdın.
Yüzümün saçlarının değdiği yerlerinde acemi rüzgârlara esmeyi öğretirdin.
Ellerini tutmak gusle sebepti ya,
sıcaklık
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Mektupların da gözü, kulağı, kalbi vardır, derler; biliyor musun. Tabi ki içten, yürekten yazılan mektupların. Eğer öyle bir mektup yazdıysan mutlaka varır ve de sevdiğini bulur.