Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayşegül Fırat

Ayşegül Fırat
@aysegulfirat
Çiçekler ve renkler ve şiirler ve kediler iyi ki varlar
Eski defterlerimi okurken yarından önceki yaşamım bana çok acı verdi. Hiçmişim meğer, yalnızca yaşamın getirdiği üzüntüleri umutsuzca göğüslemeye çalışan biriymişim. . ama ben memnunum hayatımdan. Valla. Hırs hırs. Hırs kötü bir şey. Bir kere geliyoruz dünyaya. Onu da vay ille de en büyük ben olacağım kavgasıyla mı geçirelim? . Yaşam ne tuhaf. Bir amaçla yola çıkıyorsun ama olmadık bir yerde buluyorsun kendini. . Hep önümden geçerdim ama burada oturmak hiç aklıma gelmemişti. Birden oturabilirim diye düşündüm. Bu apartmanda oturabilirim. İstediğim yerde yaşayabilirim. Sen öldün çünkü. 32 yaşındayım ve ancak şimdi gerçekten özgürüm. Ama hissedemiyorum baba. Sence neden hissedemiyorum? . Aslında sizinle konuşmaya başladıktan sonra her şeye şaşırdığımı fark ettim. Osman’ı iyi tanıdığımı sanıyordum. İnsan hiç kimseyi tanıdığından emin olmamalı. Gurur ve önyargı işte. İkisi de karşınızdakini tanımanıza engel oluyor. . Asıl soru ne biliyor musun? Asıl soru şu: Bizim aşkımız nimet miydi, lanet miydi? . Yersizlik korkunç bir şey, hele kimsesizlik. Şebnem niye kimsem değil artık? . Oblomov’dan beter haldeyim. İlya İlyiç acınası yaşamıyla uzlaşmıştı en azından, ben uzlaşamadım. Uzlaşamadığım tek şey de kendi yaşamım oldu. . ama anlatamam, anlatmak yeniden yaşamak demek. Her gün kendi kendime yaşıyorum zaten, acılarımı bir de başkalarına anlatarak büyütemem.
Reklam
504 syf.
·
Puan vermedi
Osman
OsmanAyfer Tunç
8.7/10 · 4.758 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayır, bunu da anlayamıyorum. Düşündükçe daha da anlayamaz hale geliyorum ve kendimi, yalnızca benim tamamen farklı olduğum şeklindeki korkunç, rahatsız edici düşüncenin saldırısına uğramış buluyorum. İnsanlarla genelde konuşamam bile. Neyi nasıl söylemem gerektiğini de hiç bilmiyorum. . Horiki ile birlikteyken, yürümekten yorulduğumuzda o garip sessizliklerden birine düşmemiz tehlikesi yoktu. Ne zaman başkalarının yanında olsam, o korkunç sessizliklerden birinin aniden ortaya çıkması ihtimaline karşı sürekli tetikteydim. Doğam gereği suskun biri olsam da, sanki büyük bir zafer ya da korkunç bir yenilgi ipin ucundaymış gibi, çaresizce soytarılığıma devam etmek zorunda hissederdim. . Toplumun esrarengizliği; okyanus olan toplum değil, bireydir. Bir şekilde o seraptan, dünyanın o uçsuz bucaksız okyanusundan duyduğum korkudan bir nebze kurtulmuştum. Artık tüm meselelere karşı aynı daimi yargıyı sergilemeye kendimi mecbur hissetmiyordum, bunun yerine duruma göre ve anın gerektirdiği şekilde başkalarına bir dereceye kadar umursamazca davranıyordum. . Artık ne mutlu ne de mutsuzum. Her şey geçip gidiyor. Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde “insan” dünyasında tek gerçek şey bu. Her şey geçip gidiyor. Bu yıl yirmi yedi yaşına gireceğim. Saçlarım beyazladı diye insanlar genelde kırkımı geçtiğimi sanıyor.
Müzeyyenler şekil ve isim değiştirip hayatımızdalar her an
Ne olmuştu da, “Seninle dünyanın her yerine gelirim” diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı? Nerelere gidiyordu? Gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı? Hangisi Müzeyyen’di? Ya da Müzeyyen kimdi? İlk tanıdığım kimdi, şimdiki kim?
Reklam
Kendime yardım etme derdindeydim. Akıl sağlığı alanında çalışan çoğu kişi için de aynısının doğru olduğuna inanıyorum. Bu iş bizi çekiyor çünkü hasarlıyız; kendimizi iyileştirmek için psikoloji okuyoruz. Bunu itiraf etmeye hazır olup olmadığımızsa başka bir soru. . Her yerde çok fazla acı var ve biz, görmezden geliyoruz. Gerçekte hepimiz korkuyoruz. Birbirimizden ödümüz kopuyor. . Elbette bana sadık kalmayacaktı. Bekliyordum, kaçınılmaz bir durumdu. Asla ona layık olamazdım. Ben işe yaramazın, çirkinin, değersizin tekiydim; hiçbir şeydim. Benden sıkılması kaçınılmazdı. Onu hak etmiyordum, hiçbir şeyi hak etmiyordum. Böyle sürüp gitti, her dakika yeni bir korkunç düşünce indi beynime. . Davranışları öngörülemeyen, duygusal olarak yakınlaşamayan, sevgi ve iyilik göstermeyen birini mutlu etmeye, sevgisini kazanmaya çalışmak eski bir hikaye değil, Theo. Tanıdık gelmiyor mu? . kabullenmesi en zor şeylerden biri, en çok ihtiyacımız olduğu zaman sevilmemiş olduğumuzdur. Sevilmemiş olmanın acısı berbat bir histir. . Bir bebek annesinden nefret edemez, önce annesinin ondan nefret etmesi gerekir. . Terapinin amacı geçmişi düzeltmek değil, hastanın kendi geçmişiyle yüzleşmesini ve yasını tutmasını sağlamaktır. . Artık bunu görmüştüm. Hiçbir zaman güvende olmayacaktım. Hiç sevilmeyecektim. Bütün umutlarım yok olmuştu. Hayallerim dağılmıştı. Geriye hiçbir şey kalmamıştı. Babam haklıydı. Yaşamayı hak etmiyordum. Ben… bir hiçtim. Gabriel’in bana yaptığı buydu işte. Gerçek bu. Ben Gabriel’i öldürmedim. Gabriel beni öldürdü. Benim bütün yaptığım, tetiği çekmekti.
Tura
Asıl iyi ki var olan onlar, kabul et bunu diyor içim. Onlar da olmasa sen ne olursun ki, hiç olursun, hiç kimsesiz bir hiç, onlar iyi ki varlar da sen varsın böylece. . kendim için var mıyım yok muyum? . Zaten niye umutlanmıştım ki? İnsan hayatının bir yerinde hayatına bir bakar ve anlar, anlamıyorsa aptaldır, ben aptal değilim ama yine de
Yazı
Günleri anlamaya ama geçip gitmeye bıraktım. . Bende bu dünyayla uyuşmayan bir şey var. . Ama büyük ev ısrarını anlayamıyorum. Büyük evler bende katlanılmaz bir terk edilmişlik duygusu uyandırıyor. Bu yalnızlıktan farklı bir şey. Seçilmiş bir yalnızlık olsun ya da olmasın, yalnızlıkta insanı değerli kılan, soylu bir taraf var. Yalnız insan
325 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.