Eski alimlerin eserlerini çevirip yayınlamak kolay, mühim olan bu çeviriler ile fayda sağlanıp sağlamayacağı. Geylani hazretleri eseri diyecek laf yok ama bu kadar basit ve özensiz basılınca editor ve çevirmen hakkında Hüsnü Zan ediyor insan, acaba çeviri ve içerik de bu kadar özensiz olabilir mi diye kendinize soruyorsunuz, tabi karşılaştırma ve orijinalden çeviri şansınız olmadığı içinde hiç bilemiyorsunuz,
kitapta Geylani hazretleri ile ilgili detay bilgi beklerdim, sayfayı açar açmaz 1. sohbet diye başlaması hoş değil, hatta hazretin görüşleri, İslam alemine katkıları kısa bir bölüm de olsa olmalıydı. kitabın sonunda bir kaynakça, dizin indekse sözlüğe yer verilmeli artık böyle basit baskılar yapılmamalıdır diye düşünüyorum, akademik basım veya bir basım kültürü olmalı diye düşünüyorum,
insanı zorla kitap yayıncısı olmaya zorluyorlar
Roman, müzayededen alınan elyazması bir kitabın hikâyesi olarak başlıyor. Okurlar, bu elyazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyor, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Pala’nın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol alıyor.
İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları, kalabalığı ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbul’u, hatta tüm Osmanlı’yı çevreliyor. İstanbul, doğal tüm güzelliklerinin, mimari şaheserlerinin tarihî debdebesi ile beraber lalezarlara, lale yarışlarına, lale şiirlerine bezeniyor; lalelerin şehri, renklerin şehri, yaprakların şehri haline dönüşüyor. Genel anlamda güzel bir kitap tavsiye edilir :)
Öncelikle şunu söylemeliyim ki yazarın bütün kitaplarını okumuş biri olarak gurur duyuyorum. Türk edebiyatında bu tür' e kesinlikle ihtiyaç vardı ve Çağlayan Yılmaz bu konuda ilaç gibi çıktı ortaya. Ve her kitabında daha da geliştiriyor kendini. Deja vu yaşadım.
Serinin ikinci kitabında yine bir çok karakter mevcut. Fantastik öğeleri fazla kullanmamış bu kitabında sanırım finale saklıyor. Gelişme aşaması olarak yazılmış olan Börü 2 de kanlar yağmur gibi akıp toprağa karışıyor. Ve tabii ki ihanet! Olay döngüsü birinci kitaba göre ana tema olarak aynı fakat yine de merak edip uykusuz kalmaya değecek kadar ilerliyor.
Seri olan kitaplardan hep nefret etmişimdir. Çünkü beklemek çok sıkıcı. Final kitabı da çıkıp seriyi öyle bitirmek istemiştim lakin ikinci kitabı çıktığı gibi bekleyemeden alıp okudum. Şimdi oturdum Üç ne zaman çıkacak diye beklemeye başladım.. Umarım yazar dilini hiç bozmaz ve her yazdığı kitabı heyecanla okutmaya devam eder.
Börü 2Çağlayan Yılmaz · Panama Yayıncılık · 20181,480 okunma
HARİKA BİR HUKUK DERSİ
"Hukuk Profesörü öğrenciye sorar:
Adın nedir?
Öğrenci ismini söyler.
Ardından Profesör hiçbir şey demeden öğrenciyi sebepsiz yere sınıftan kovar.
Sınıftan çıkan öğrenci zulme uğradığını düşünür ve diğer arkadaşları da sessizliğini korur vaziyette otururlar.
Sonra Profesör derse başlar ve öğrencilere sorar: