"Eşim Ahmet Ş., benden önce sanığın tarikatına girmiş, tabi olmuş, beni de oraya götürmek istiyordu. Fakat ben kabul etmiyordum. Birkaç defa sanığın resmini getirdi. Yırttım, attım. Gitmeden önce tarikatta gayri ahlaki şeyler olduğuna ilişkin bir bilgim de yoktu. Bu şekilde yaklaşık 3 yıl geçti. Bu sırada eşim büyülenmiş gibi gidiyordu. Bazen 3-4 gün gelmiyordu. Tüm paralarını tarikata veriyordu. Bana 'Sen de çocuğun da şeyhin' diyordu. Bunun üzerine ben hem çocuğumu hem yuvamı kurtarmak için şeyhin yanına gitmeye razı oldum. Bundan önce eşim sanıktan okunmuş su getirip içmemi istedi, ben içmemiştim. Fakat sonradan öğrendiğime göre yemeklerime katmış, eşyalarıma ve evin her köşesine serpmiş. Bu da beni etkilemiş olmalı. "İlk zamanlar önemli bir şey olmadı. Bana ders veriyor, zikir çekmemi istiyordu. Ben kendisine Mevlana'yı sevdiğimi, derse gerek olmadığını söylüyordum. Bu konuşmalarımızdan birinde 'Bana gece vahiy geldi, ben artık Mevlana da oldum' diye söyledi. Bu şekilde bir yıl kadar gittikten sonra kendisi bana 'badeleme' denilen bir şeyden bahsetti. Artık zamanının geldiğini, bunu yapmazsam müritliğimin kabul olmayacağını, İslam'da ilerleyemeyeceğimi, öldüğüm zaman kendisinin şefaat edemeyeceğini söyledi. Fakat dediği şeyi anlatınca benim midem bulandı. Ben badeleme denilen cinsel organını ağzıma almayı yapamadım."