İkinci kez okuduğum bu kitapta Sezai Karakoç'un her anlamda yeniden kurulacak ütopik görülen ama bizlerin çalışmasıyla o ütopyanın mevcut olduğu, diriliş işçisi olarak tanımladığı inanan insanın en azından bu ütopyaya hizmet etmek gibi ulvi bir görevinin olduğu vurgusu var.
Köklerimizden yeniden dirilmek istiyorsak öncelikle o kökleri tanımalıyız. Önünde eğilmek birtek tek ve biricik yaratıcının huzurunda olunca mümkün, diğer türlüsüne izin vermeyecek ölçüde sağlam karakter ve iradeli olmalı, bunu da ilahi gerçekliğe dayandırmalıyız. Yeni bir neslin imarı bu özün ortaya çıkışıyla mümkün; korunması ise Allah'a, peygamberine, asıl amentü esaslarına sımsıkı sarılmakla mevcuttur. Bir tarafımız özüne odaklanırken, diğer yüzü dışa dönük korunması gereken karşı cephesi daim baki, alınıp uygulanabilecek kültüre katkısı olan her alana kucak açmış; bir neslin elinden tutmak adına ilk önce aileye eğilmiş - ki öyle bir aile ki, her yer yakılıp yıkılsa tekrardan bir devir başlatabilecek selahiyete sahip-, toplum adına sürekli iş gücü olmuş, tembellikten ar duymuş, özünü iyileştirmiş ve özüyle topluma yön vermiş birey olarak toplumdan soyutlanmadan o toplumun yapı taşı olacak bireyin kendisi olduğunun farkında olan, kendi ferdiyetinin toplumun devamının sebebi olduğunun bilincinde olan toplum adına durmadan çalışan bir emek işçisi olarak yeni bir nesle, diriliş nesline yön vereceğiz.