Aşıkken oyun nedir bilmem ben Sevaçya. İçimden geldiği gibi davranırım. Naz etmem, doyasıya severim. İma etmem, doyasıya kavga ederim. Biliyor musun bazen bu halimle kendimi başka bir gezegenden gelmiş gibi hissediyorum...
İstanbul ne büyülü, ne mucizevi şehir. Sen planlarını yaparken başka kaderleri başına getiren. İyi ki de getiren..İstanbul'dan başka hiçbir yerde olmayı istemem şu anda ben.
Hani bazı yaşlı insanlar vardır, gençliklerini düşünemezsiniz bile çünkü o anki halleri kendilerine en çok yakışandır. Zaten gençlik fotoğraflarına baktığınızda da tanıyamazsınız onları, sanki başka biridirler o eski zamanlarda ve şimdiki halleri kadar sahici gelmezler insana.gençliğin o görece parlaklığını daha değerli bir ışıkla değiştirmişlerdir sanki.
"Seninleyken doğu -yok Keyvan," dedi,"doğu yok,hele daha doğu hiç yok...Hani pusulanın hep gösterdiği kuzey var ya,sen osun benim için,değişmeyen yönsün."
Evveli ölüm olan hayata, ahiri ebed mi diyelim ?
Yetersiz bakiye gibi, mahcubuz kendi ellerimizle
Uzatıp kendi ellerimizi tutuyoruz, uzanıp kendi ellerimizle...
Madem ecel gizlidir; her vakit ölüm, başını kesmek için gelebiliyor ve genç ihtiyar farkı yoktur. Elbette daima gözü önünde öyle büyük dehşetli bir mes'ele karşısında bîçare insan; o i'dam-ı ebedî, o dipsiz, nihayetsiz haps-i münferidden kurtulmak çaresini aramak ve kabir kapısını bir âlem-i bâkiye, bir saadet-i ebediyeye ve âlem-i nura açılan bir kapıya kendi hakkında çevirmek hâdisesi; o insanın dünya kadar büyük bir mes'elesidir.