Dokuz ana bölümden ve bir ek bölümden oluşan bu kitapta, yazar, savaş fotoğraflarının psikolojik ve toplumsal etkilerini çeşitli yönleriyle inceliyor.
Virginia Woolf'un, Londralı bir avukatın "Sizce savaşı nasıl önleriz?" sorusuna cevap olarak yazdığı Üç Gine adlı kitaptan bahsederek başlayan yazar, Woolf'un savaşa ait bir
Birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sevmek lazım...
Canım,
Birini pencere kenarına koyacak kadar sevmek lazım.
His boşluğu ve iç burkulması diye bir şey varmış.
Çok sevince anladım.
Hayat, o evde yerin yok diyor, yerini bil.
Evdeki ve sokaktaki tüm savaşları kaybettiğim yerdeyim.
Hala güzel olduğunu bilmeden, güzel duranı seviyorum.
Ellerini takip ediyorum, hala.
Elin ısısıyla kalbin ısısı
Ne var ki, başıma felâketler gelince de, sevdiklerim ölünce de, Tanrıya
sığınmak gereğini duymadım. Çünkü sığınacak başka inançlarım vardı.
Yeryüzünde kardeşliğe inanıyordum, huzur ve barış içinde yaşamaya
inanıyordum, toplumsal adalete inanıyordum. Ve her şeyden çok insanlığa ve insanların yaratıcı gücüne inanıyordum. Kendisi bir din adamı olan Jonathan Swift, "ancak birbirimizden nefret edecek kadar dindarız;
birbirimizi sevecek kadar dindar değiliz" demişti. Ben insanları sevdiğim
için, çok dindar sayılmam gerekir belki de. Madrid-Roma trenindeki
Katolik papaz da buna benzer bir şey söylemişti. Kendi annesiyle babası ve benim gibi insan sevgisi duyabilen tanrıtanımazların "doğal dindarlar"
olduğundan söz etmişti. Ben insanları sadece sevmekle yetinmem. Tanıdıklarıma da, tanımadıklarıma da sonsuz bir merakla bakarım. Tanıdıklarımı daha çok, daha iyi anlamaya çalışır, uzun uzun incelerim. Tanımadıklarıma -örneğin vapurda karşımda oturan kişi fazla sevimsiz değilse- ona bakar bakar, hakkında çeşitli öyküler uydurur, senaryolar kurgularım. İflah olmaz faşistleri, kendi inandıklarına inanmayanları kesmeye hazır köktendincileri ve doğuştan kötü yüreklileri kesinlikle dışlayarak, insanları severim. Kutsal Kitap'da çok güzel bir sözcük vardır, "loving-kindness." işte ben insanlara, hem sevgiyle, hem de iyi yürekli olarak yaklaşmak isterim. Eğer biri faşist, köktendinci ya da kötü yürekli değilse; ama ben onu gene de sevemiyorsam, kusuru o insanda değil, kendimde bulurum ve ne yapıp yapıp, onu sevmenin yolunu bulurum
sonunda.
Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca bir ömürde az şey mi?..
Kitabı okumadan önce isminden kaynaklı 200 sayfanın tamamının Beyaz Geceler olduğunu düşünüyordum. Fakat bu İş Bankası Yayınları'nda birden fazla öykü koymuşlar. Öncelikle ön planda duran Beyaz Geceler'den bahsetmek istiyorum. Ana karakterin ismi hiç geçmemesi okuyucuyu onun yerindeymiş gibi hissetmesine yol açıyor. Nastenka karakterinin