Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve 60 metreden düşerler. Kavrulmuş Toprak ya da kükürt kokusunu romantik bir yanı yoktur. Herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil. Sert, soğuk, umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönemeyecek... ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa oraya. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu böyle adım attığımızdan beri savaştayız. Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksınız, hayır, başaramayacaksınız.
Siz kadınlarımızı,çocuklarımızı önce Venizelos'un ,şimdi de Kostantin'in sürülerine öldürterek, bize Batı emperyalizminin boyunduruğunu kabul ettirmeyi başaramayacaksınız vesselam.
“Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve altmış metreden düşerler. Kavrulmuş toprak ya da kükürt kokusunun romantik bir yanı yoktur. Bu” –eliyle kaleyi işaret etti– “herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil. Sert, soğuk ve umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönmeyecek… ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa oraya. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu bölüğe adım attığımızdan beri savaştayız.” Hafifçe öne doğru eğildi. “Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksınız, hayır, başaramayacaksınız.”
"..Barış ümidi vererek Londra'da görüşmeye çağırdığınız halde, Konstantin'e de hücum emrini verdiniz ve bizi en yalancı vaatlerle uyutmaya çalıştınız. Türk milleti ve kalben kendisiyle birlikte olan bütün Müslümanlar, Londra hükümetinin bu hareketini asla unutmayacaklar; İngiltere hükümetinin, ücretli köleleri olan Yunanlılar aracılığı ile yaptırdığı kıyım ve yıkımı, her zaman hatırlayacaklardır. Siz kadınlarımızı, çocuklarımızı önce Venizelos'un, şimdi de Konstantin'in sürülerine öldürterek, bize Batı emperyalizminin boyunduruğunu kabul ettirmeyi başaramayacaksınız vesselam!"
Mollaoğlu'nun yolladığı sert notayı okumaktaydı:
Barış ümidi vererek Londra'da görüşmeye çağırdığınız halde, Konstantin'e de hücum emrini verdiniz ve bizi en yalancı vaatlerle uyutmaya çalıştınız. Türk milleti ve kalben kendisiyle birlikte olan būtun Müslümanlar, Londra hükümetinin bu hareketini asla unutmayacaklar; Ingiltere hükümetinin, ücretli köleleri olan Yunanlılar aracılığı ile yaptırdığı kıyım ve yıkımı, her zaman hatırlayacaklardır. Siz kadınlarımızı, çocuklarımızı önce Venizelos'un, şimdi de Konstantin'in sürülerine öldürterek, bize Batı emperyalizminin boyunduruğunu kabul ettirmeyi başaramayacaksınız vesselam!"
“Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve altmış metreden düşerler. Kavrulmuş toprak ya da kükürt kokusunun romantik bir yanı yoktur. Bu” –eliyle kaleyi işaret etti– “herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil. Sert, soğuk ve umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönmeyecek… ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa oraya. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu bölüğe adım attığımızdan beri savaştayız.” Hafifçe öne doğru eğildi. “Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksınız, hayır, başaramayacaksınız.”
'Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve altmış metreden düşerler. Kavrulmuş toprak ya da kükürt kokusunun romantik bir yanı yoktur. Bu herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil. Sert, soğuk, umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönemeyecek... ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa oraya. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu bölüğe adım attığımızdan beri savaştayız. Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksanız, hayır, başaramayacaksınız.'
"Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve altmış metreden düşerler. Kavrulmuş toprak ya da kükürt kokusunun romantik bir yanı yoktur. Bu" -eliyle kaleyi işaret etti- "herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil. Sert, soğuk, umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönemeyecek ... ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa oraya. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu bölüğe adım attığımızdan beri savaştayız."
Hafifçe öne doğru eğildi. "Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksanız, hayır, başaramayacaksınız."
"Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve altmış metreden düşerler. Kavrulmuş toprak ya da kükürt kokusunun romantik bir yanı yoktur. Bu" -eliyle kaleyi işaret etti- "herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil. Sert, soğuk, umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönemeyecek... ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa oraya. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu bölüğe adım attığımızdan beri savaştayız." Hafifçe öne doğru eğildi. "Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksanız, hayır, başaramayacaksınız."
" Savaşta insanlar ölür. Bu öyle ozanların söylediği gibi görkemli bir ölüm de değildir. Boyunları kırılır ve altmış metreden düşerler. Kavrulmuş toprak ya da kükürt kokusunun romantik bir yanı yoktur. Bu" -eliyle kaleyi işaret etti-"herkesin sağ kurtulduğu bir masal değil . Sert, soğuk , umursamaz bir gerçek. Buradaki herkes evine dönemeyecek ... ya da evlerimizden geriye ne kaldıysa. Ve sakın yanılsamaya kapılmayın, biz bu bölüğe adım attığımızdan beri savaştayız. " Hafifçe öne doğru eğildi . "Yani kendinizi toparlayıp yaşamak için savaşmayacaksanız, hayır, başaramayacaksınız"
Bu unutkanlık içinde siz, bulutlara bakmayı, bulutları görmeyi de başaramayacaksınız. Bir meteoroloji raporuyla bulanmış, hatta örtülmüş bir zihniniz var belki. Ağaçların üzerine inen su damlalarının rahmet olduğunu hatırlıyor musunuz? Bu kadarını başardı iseniz ötesi gelir. Artık hatırlamayı seçmeye doğru yönelmiş sayılırsınız. Hayatınızı asli unsurların anlaşılması üzerine yeniden inşa etme imkânına kavuşabilirsiniz. Bakın ve görmeyi tecrübe edin. Allah'ı unutup da, Allah'ın kendini unutturdukları arasına katılmamışsanız, artık hatırlayacaksınız. Hatırlayanlardan olmak, zikr ehli arasına katılmak sizi kökten değiştirecektir.