Başkalarını öncelikli tutmak, çocuğun kendisine sadık olmasına ve kendisi için en iyi olanı bulup yapmaya çalışmasına vasıta olmak yerine çocuğu kim
olduğu bilinmeyen ve hiçbir zaman da bilinemeyecek bu "başkaları" sürüsüne göre davranmaya zorlar, çocuğa kendisinin değil, başkalarının önemli olduğunu, yalnızca başkalarının
istediği gibi olursa değerli olabileceği hissini ve düşüncesini aşılar. "Başkaları ne der?", "Başkaları ne düşünür?", sonu asla gelmeyecek olan, bir insanda değerli olabilecek her şeyin açığa
çıkmasını daha ihtimal halindeyken engelleyen endişelerdir.
Hobbes: "Zihnin tüm neşesi, tüm canlılık, insanın onunla kendini kıyaslayarak yüksek görebileceği bir kimsenin varlığına dayanır." Der. (De cive, I, 5) Böylece, genel olarak üne verilen büyük değer ve günün birinde üne ulaşmak umuduyla yapılan fedakarlıklar anlaşılır olmaktadır.
“Ün (soylu ruhların bu en son zayıflığı)
Mahmuzlar zihni, hazları küçümsemesi için
Ve çalışma dolu günleri seçmesi için.
Ve yine,
Ne kadar zordur tırmanmak,
Ünün gurur tapınağının parıldadığı tepeye.”
(En büyük hazzı hayran olunmaktan aldığımız için, ama hayran olanlar ise, her şeyin nedeni kendileri oldukları halde, buna gönülleri razı gelmediğinden; en mutlu kişi, bunu nasıl başarmış olursa olsun, kendine dürüst bir biçimde hayran olabilendir. Böylece başkaları onu yanıltamazlar.)