Yakamızdaki kir, fabrika dumanından
değil, pislikten, tozdan, mikroptan.Bu şehir laubaliliğin, kötülüğün, ikiyüzlülüğün kaynaştığı bir şehir. İyi insanları yok mu? Dolu. Ama nasıl çekilmişler, nasıl ürkmüşler, nasıl kapanmışlar bir yere? Neredeler?Bu şehirde düşünülemez. Düşünmek iyi değil, sıhhate muzurdur.
Allah'ı bile düşünemezsin. Düşündün
ROMEO: Rosaline'i sevdiğim için sık sık azarlardın beni.
RAHİP LAWRENCE: Sevdiğin için değil yavrum, tapındığın için.
ROMEO: O sevgiyi gömmemi de istemiştin.
RAHİP LAWRENCE: Birini mezara koyup bir başkasını çıkarmak için değil.
"Kimdir şu sevdiğin insan? Anladık fakir, kimsesiz, bahtsız... Ama kim?
Kim olacak? Sensin. Kendi kendinsin. Evet, bu şehirde herkes dönüp dolaşıp kendisinde karar kılacak. Başkasını seven tek adam bulamazsın. Olmasına da imkân yoktur. Hani bazı insanlar vardır, iyilik edersin. Bir edersin, iki edersin, üç edersin. Sonra edemeyecek hale gelirsin de elinden bir şey yapmak gelmez. O zaman bir de bakarsın ki, karşındaki sana düşman kesilmiştir. Hepimiz öyleyiz işte. Bütün iyilikleri, bütün dostlukları tulumba gibi emeriz. Sonra dostluklar, iyilikler de kuyular misali kurur. İşte o zaman başlar pandomina, kocaman dedikodu."
Sayfa 118 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Nasıl seveceğini bilmeden sevmek sevdiğimiz kişiyi yaralar," der Hanh. Bir daha okudun değil mi? Beni annenin seni sevdiği gibi sevme. Beni en yakın arkadaşını sevdiğin gibi de sevme. Beni eski sevgilini sever gibi sevme. Bana bir bak, gözlemle ve unut tüm bildiklerini. Şimdi sıfırdan büyük bir merakla tanı beni. Dikkat et bana. Farklılıklarımı gör, dikenime bak, çiçeğimi kokla, yaralarımı tanı, kabuklarından öp. Parlayan tarafımı bul. Ancak tüm bunları yaparsan beni nasıl seveceğini bilebilirsin. Onu, bir başkasını. Sıfırdan araştırarak acele etmeden.