Evliyânın büyüklerinden Bâyezîd-i Bistâmî, bir gece uyku bastırıp, sabâh namâzına uyanamadı. O kadar ağlayıp inledi ki, bir ses işitdi: Ey Bâyezîd! Bu kusûrunu af eyledim. Bu ağlamanın bereketi ile sana ayrıca yetmiş bin namâz sevâbı verdim, buyuruldu. Birkaç ay sonra yine uyku bastırdı. Şeytân gelip, mübârek ayağından tutarak uyandırdı. Kalk, namâzın geçmek üzeredir, dedi. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri buyurdu ki: Ey mel’ûn, sen böyle işi nasıl yaparsın? Sen, herkesin namâzının kaçmasını, vaktini geçirmesini istersin. Beni niçin uyandırdın? Şeytân dedi ki: Sabâh namâzını kaçırdığın gün, ağlayarak yetmişbin namâz sevâbı kazanmışdın. Bugün onu düşünerek, seni uyandırdım ki, bir vakit namâz sevâbı bulasın. Yetmişbin namâz sevâbına kavuşamayasın!
Allah'ım sen böyle bir namaz aşkını bize de nasip eyle...
"İnsanoğlu o kadar güçsüz, zayıf ve muhtaçtır ki hayatını rica ile devam ettirir. Raci demek insan demektir."
Peki ya, kim ola bu Raci? Neyi amaçlar, ne ister?
"Bugünkü Raci, o nazik usta Raci midir? Yoksa insanlığın yüz binlerce ahmaklarından biri midir? Ne arıyorsun? İstediğin nedir? [...] Bu geçici hayatla ne buldun ki onun
"Şems-î Tebrîzî"
Gerçek ismi ve ismini nasıl değiştirdiği ile ilgili bir iki cümle paylaşarak başlamak isteriz.
Asıl adı Mevlana Muhammed olan Şems-î Tebrîzî’, Şems sûresinin anlamından etkilenerek ismini Şems yani Güneş olarak değiştirmiştir.
Şems, doğduğu yerde tarîkat pîrleri tarafından “Kâmil-i Tebrîzî”, gezgin bir derviş